M. Latif SALİHOĞLU |
|
Doğru istihdam |
Gönül isterdi ki, hükümetin açıklamış olduğu beş yüz bin kişilik yeni istihdam paketinin içi dolu dolu olsun. Ancak, üzülerek ifade edelim ki, konuyu yakından inceledikçe ve özellikle uzmanların değerlendirmeleri ışığında meselenin iç yüzüne baktıkça, söz konusu istihdam paketinin, hükümet çevreleri ile hükümetin her icraatini kayıtsız şartsız alkışlayan bazı medya organlarının yansıttığı gibi dolu ve güvenilir olmadığını gördük. Zira, kalıcı ve güvenilir bir istihdamın öncelikli şartı, yeni ve köklü yatırımlardır. Yeni yatırımlar yapmadığınız müddetçe, işsizlik sıkıntısını gideremez ve ilâve istihdam imkânlarını ihdas edemezsiniz. İşte, gündemdeki "istihdam paketi"nde ise, kalıcı ve güvenilir yatırım projelerinin yeri yok denecek kadar az. Geçici indirim ve teşvik tedbirleriyle de, kast ettiğimiz yatırımların gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. İstihdam paketinde, daha ziyade şu husus dikkate alınmış durumda: Geçici işlerde, geçici statüde eleman çalıştırmak. Yani, ortada kalıcı işlerden pek söz edilmediği gibi, uzun vadeli bir çalışma hayatının şartlarının garantisi de yok. Hatta, evvelki akşam bir tv programına katılan sayın Başbakan'ın kendisi de kalıcı ve garantili bir istihdam durumundan söz etmedi. Nitekim, çözüm noktasında şöyle bir misâl verdi: "Yakında okullar tatile girecek. Bu okulların, meselâ tamir, boya, badana gibi işlerinde binlerce vatandaş çalışacak. Nereden bakarsanız, bu, üç aylık bir istihdam süresidir." Sayın Başbakan! Peki, ya sonrası? Hem, verdiğiniz bu misâlde yatırımın esâmisi dahi okunmuyor. Sadece, mevcut binalardaki muvakkat iş durumundan ve hemen her sene zaten yapılan mutad bir istihdamdan söz etmektesiniz. Paketin diğer kısımlarına bakıldığında da, yine mevcut zeminlerde yapılacak muvakkat işlerden dem vurulduğunu görmekteyiz: Mevsimlik ağaçlandırma, çimlendirme çalışmaları, yol kenarı temizlik işleri, vesaire... Şüphesiz, bunlar da istihdam alanları. Ancak, bunlar hem "yeni" değil, hem de daimîlik arz etmiyor. İdeal olan istihdam programı ise, şu olsa gerektir: Tarımda, sanayide, teknolojide, elektronikte... dünya ile rekabet şansı olan mâmüllerin üretimi ve bunların dünya pazarlarına sunulması imkânlarının oluşturulması. Hükümete düşen, bu tarz bir inkişâfın önünü açmak, müteşebbisler için projeler geliştirmek, üretim ve hatta satış safhasına geçinceye kadar teşviklerin ötesinde vergi muafiyetlerini sağlamak, yol, su, elektrik gibi temel ihtiyaçları asgari bir bedelle karşılamaya çalışmak olmalıdır. Nitekim, gelişmekte olan ülkelerde ve bilhassa yatırıma hız veren Çin, Rusya, ve bazı Türkî Cumhuriyetlerdeki (özellikle Kazakistan'daki) durum böyledir. Buralarda, kalıcı yatırım alabildiğine teşvik edilmekte ve her türlü kolaylık sağlanmaya çalışılmaktadır. Darısı, Türkiye'nin başına diyoruz.
Tarihin yorumu 10 Haziran 1960
Yaklaşık 600 Demokrat Partilinin 11 ay müddetle acımasızca yargılanmış olduğu Yassıada Duruşmalarından bir sahne.
Askerî cuntanın silâh zoruyla iktidardan devirmiş olduğu Demokrat Başbakan Adnan Menderes ile Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın 10 Haziran (1960) günü Yassıada'ya getirilmesiyle birlikte, 450 günden fazla sürecek çileli, işkenceli günler de başlamış oldu. Yargılama süreci 14 Ekim 1960 günü başladı. Bu tarihe kadar, Yassıada'ya Demokrat Partili olduğu tesbit edilen yaklaşık 600 maznun daha getirtildi. Aylarca işkenceye tabi tutulduktan sonra, Yüksek Adalet Divanı isimli uyduruk bir mahkemede 19 ayrı dâvâdan yargılanan Demokratlar, 11 ay devam eden duruşmalar esnasında da çeşit çeşit hakaretlere maruz bırakıldı. Aylarca süren baskı, hakaret ve işkenceler sonunda, DP'li 9 kişi Yassıada'da vefat etti. İki kişinin de, gördüğü muameleyi haysiyetine yediremediği için intihar ettiği belirtildi. Böylelikle, vefat edenlerin sayısı 11'i buldu. 30 Mayıs 1960 günü Ankara Harp Okulu penceresinden atılan İçişleri Bakanı Namık Gedik, 16–17 Eylül 1961'de idam edilen Dışişleri Bakanı F. R. Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Başbakan Adnan Menderes'le birlikte, darbe tasarrufları sebebiyle vefat edenlerin yekûnu 15'i bulmuş oluyor. Bu arada hastalanan ve ağır hapis cezasına çarptırılarak hayatı azaba çevrilen yüzlerce (402 kişi) Demokrat Partili vatan evlâdının olduğunu da unutmamak lâzım. Hâsılı: Nimetler, külfetler mukabilindedir. Demokrasi nimetinin külfetini çeken ve en ağır şekilde bedelini ödeyenler, işte bu samimî Demokratlar olmuştur. 10.06.2009 E-Posta: [email protected] |