Abdil YILDIRIM |
|
Selâm kapısı |
İnsanlar arasında diyalog ve muhabbete açılan en güzel ve en geniş kapı, selâm kapısıdır. Hiç tanımadığımız bir insanla karşı karşıya gelmek veya bir arada bulunmak durumu hâsıl olduğunda, ilk yaptığımız iş, onunla göz teması sağlamaktır. Diyalog yolunu açan ilk kapı, göz kapısıdır. Ondan sonra sıra söz kapısına gelir. İlk kelâm, bir selâmla başlar. Fakat selâm yerine bazen çeşitli kelimeler kullanılmakta, çeşitli dileklerde bulunulmaktadır. Birisine iyi günler dilemek, gününün aydın olmasını istemek de güzel bir şeydir ama, bunlar birer dilek ve temenniden ibarettir. Halbu ki aslolan, “Selâmün aleyküm” diyerek, insanları Allah’ın selâmı ile selâmlamaktır. Çünkü bu selâm şekli, en belirgin İslâm şeâirlerinden birisi olduğu gibi, aynı zamanda insanların birbirine duâ etmesidir. “Allah sana selâmet versin” demektir. Aynı zamanda, her türlü mahcubiyet ve mağduriyetten uzak olarak, uzun bir ömür dilemek anlamında bir duâdır. Selâmı vermek sünnet, almak ise farzdır. Sünnet olduğu çeşitli hadis-i şeriflerde ifade edilmektedir. Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şerifinde: “Sizden biriniz meclise geldiği zaman selâm verdiği gibi, ayrılırken de selâm versin. Çünkü birinci selâm sonrakinden daha faziletli değildir” buyurur. (Tirmizî, es-Sünen). Selâmı almanın farz olduğu ise, şu âyet-i kerime ile sabittir: “Bir selâmla selâmlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile selâmı alın, yahut aynıyla karşılayın. Şüphesiz ki Allah, her şeyin hakkını gerektiği gibi arayandır.” (Nisa: 86) Selâm kapısı, mü’minin gönlüne açılan en güzel ve en geniş kapıdır. İnsanlar arasında medenî diyaloğun en önemli kapısının selâmlaşma olduğunu kabul edenler, nedense bu kapıyı pek kullanmak istemiyorlar. Yani “Selâmün aleyküm” kapısından gocunanlar var. Bunun yerine “günaydın, tünaydın, bonjur” gibi kelimelerle selâmlaştıklarını zannediyorlar. Bazen de sadece “selâm” diyerek geçiştiriyorlar. Selâmlaşma, kısaca “Selâmün aleyküm” diyerek, karşınızdaki insanın üzerine Allah’ın selâmetini dileyerek ona duâ etmektir. Ama nedense böyle Allah kelâmı ile selâm verme alışkanlığını ortadan kaldırmak isteyenler, “iyi günler” diye bir temenniyi selâm yerine ikame etmeye çalışıyorlar. “Selâmün aleyküm” ifadesi İslâmî motifler taşıdığından, kullanılması sakıncalı görülüyor. Özellikle resmî dairelerde bu şekilde selâm vermeye kalktığınız zaman, yadırganıyorsunuz. Hatta bazı ekâbir takımına “Selâmün aleyküm” diye selâm verdiğinizde “Burası cami değil kardeşim” diye azar işittiğiniz bile oluyor. Onun için resmî makamlarda Allah’ın selâmı ile selâmlaşmak nerdeyse yasak hâle gelmiş bulunuyor. Ben bir resmî dairede görev yapıyorum. Gerek telefonla, gerek yüz yüze olmak üzere hergün yüzlerce insanla muhatap oluyorum. İnsanlar söze başlarken genellikle “İyi günler beyefendi” diye selâm veriyorlar. Bazıları da önce “Selâmün aleyküm” dedikten sonra, “Şey iyi günler efendim” diye sanki bir kusur işlemiş gibi mahcubiyet duyuyor. Ben de onlara “Ve aleyküm selâm, buyrun efendim” deyince, şaşırıyorlar. Sonra da yüzlerinde gülümseme ve bakışlarında tatlı bir samimiyet beliriyor. Ondan sonra size daha sıcak ve samimî bir gözle bakıyorlar. Selâm, Müslümanlar arasında irtibat ve muhabbete vesile olan ortak bir dildir. Dünyanın neresinde olursa olsun, rengi, dili, ırkı ne olursa olsun, bir Müslümana selâm verdiğiniz zaman hemen anlar ve aynı şekilde mukabele eder. Aynı Allah’a kul olmanın, aynı Peygambere ümmet olmanın ortak paydası ortaya çıkar. Allahüekber, Bismillahirrahmanirrahim, İnşaallah, Maşaallah, Selâmün aleyküm gibi kelimeler, bütün Müslümanların ortak dilidir. Obama başkan seçildiğinde Kenya’ya akın eden gazeteciler, Obama’nın babaannesi ile görüşmeye çalışıyorlar. Büyük güçlüklerle kısa bir süre görüşen gazeteci grubu oradan ayrılırken, bir Türk gazetecinin ağzından “İnşaallah” kelimesi çıkıyor. Yaşlı babaanne “İnşaallah” kelimesini duyunca, “Dur bakalım, sen ne dedin, yoksa Müslüman mısın?” diyor. Gazeteci de Türk ve Müslüman olduğunu söyleyince, onu yanına çağırıyor, bir süre sohbet ediyor. Aralarında sıcak bir dostluk bağı meydana geliyor. 86 yaşındaki ihtiyar bir Kenyalı kadın ile, bir Müslüman gazeteci arasında sadece bir “İnşaallah” kelimesi ile bir muhabbet köprüsü kurulmuş oluyor. Selâm, insanlar arasındaki iletişimin elektrik kablosu gibidir. Bu kabloyu kestikten sonra iletişim de kopar ve insanlar birbirlerini anlamaz hâle gelirler. Kablo yerine çamaşır ipi kullanılırsa, iletkenlik sağlanamayacağı gibi, selâm yerine başka kelimeler kullanmak da mü’minlerin kalp ve gönülleri arasında iletişimi sağlamaz. Günaydın, tünaydın, iyi akşamlar, iyi sabahlar gibi ifadeler, hiçbir zaman selâm yerine geçmez. Çünkü selâm, bir İslâm şeâiridir. Yani söylendiği zaman İslâmı hatırlatan, Müslümanlar arasında ortak dil ve ortak ses olarak kulaklara ulaşan bir kelâmdır. Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (asm) şöyle buyurdu: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” (Müslim, İman: 93-94) Tanıdık olsun, yabancı olsun, karşılaştığımız bir insana veya bir topluluğa selâm verelim, verilen bir selâmı da en güzel şekilde alıp mukabele edelim. İnsanların arasına girerken, selâm kapısından girelim, selâm kapısından çıkalım. Bu kapıdan girildikten sonra, dostluk, muhabbet, kardeşlik gibi kapılar kendiliğinden açılır. Böylece insanlar arasında huzur ve güven hâkim olur. Ben de bu yazıma “Selâmün aleyküm” diyerek son verirken, aramızda selâmın yayılmasını, muhabbetin kuvvet bulmasını diliyorum. 27.05.2009 E-Posta: [email protected] |