Suna DURMAZ |
|
Başörtüsü kampanyası |
Bu hafta ne yazayım diye kara kara düşünürken, Amerika’dan bir muhterem okuyucumun yazdıkları bana ilham verdi. Okuyucum, göremedikleri bu diyarlarda olup biten siyasî ve içtimaî hadiseleri ele almamdan duyduğu memnuniyeti dile getirmiş; bu haberlerin gurbet hayatlarına apayrı bir heyecan kattığını sözlerine ilâve etmişti. Bu sözlerden aldığım ilhamla haftalık yazımın konusunu belirledim. Umarım, yine bir heyecan ve inşirah verir yazdıklarım. Geçenlerde bir iş için İngiliz Konsolosluğuna gittim. Muamelem için sıra beklerken, gözüm resepsiyon memurlarına takıldı. Farklı ülkelerden oldukları anlaşılan beş bayan memurdan dördü başörtülüydü. Dört bayan; siyah, gri, beyaz ve üstündeki pullarla ışıl ışıl parlayan sarı başörtüsü bağlamışlardı. Kimi dolamaydı, kimi iğneli, kimi de bone şeklindeydi. İngilizler; hanımların örtülerine karışmadıkları gibi, bağlayış şekillerine de karışmamışlardı. İçimden, "Kuveyt Müslüman bir ülke olduğu için resepsiyona başörtülü memurlar koymuşlardır” diye geçirdim. Birkaç dakika sonra; alt ve üst kattaki memurlar arasında da başörtülülerin bulunduğunu görünce, İngilizlerin eleman alırken sadece iş becerisine baktıklarına kanaat getirdim. Kuveyt’te başörtüsü yasağı yok. Açık veya kapalı bir bayan ne okurken, ne de resmî dairelerde çalışırken herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmıyor. Buna peçeliler de dahil. Rahmetli babamın dediği gibi bu konuda Kuveyt tam bir demokratik ülke. Bu yüzden, "Rikaz Hareketi” başörtüsü kampanyası düzenlediğinde “Siz ne yapmak istiyorsunuz? Bu modern devleti geriye mi götürmek istiyorsunuz? diye resmî bir tepki gösterilmedi. Aksine kampanyanın başarılı olması için kolaylıklar tanındı. Muhterem okuyucularım şayet hatırlarlarsa iki yıl önce “Rikaz” adlı bir yazı yazmış ve bu hareketin faaliyetlerinden bahsetmiştim. Rikaz’ın başörtüsü kampanyasına geçmeden önce; Bediüzzaman Hazretlerinin “Birşey önemli olursa teksir edilir” sözüne uyup; önemine binaen, bir iman hareketi olan "Rikaz Hareketi” hakkında yazmış olduğum 28.7.2007 tarihli yazımdan bir kısmını buraya almak istiyorum: “Arapçada rikaz kelimesi yerin derinliklerinde gizli olan altın ve gümüş gibi değerli madenlere verilen isimdir. Ali Hüseyin el Acmi ve Dr. Muhammed Awadi başlatmış oldukları İslâm ahlâkını yayma hareketine ‘Rikaz’ adını verirken, insanın fıtratında bulunan, ancak çeşitli sebeplerle gün yüzüne çıkamayan güzel ahlâkı kıymetli madenlere benzetmiş olmalarından dolayıdır. “Bu aydınlara göre, kıymetli madenlerin ortaya çıkması için mahir madencilere ihtiyaç duyulduğu gibi, insan nefsinin derinliklerinde bulunan güzel ahlâkın ortaya çıkarılması için de eğitimcilere ve bunların itinalı çabalarına ihtiyaç vardır. “Üç yıl önce küçük bir katılımcıyla başlatılan Rikaz hareketi, bugün büyük alış veriş merkezlerinde, üniversite ve liselerde, hapishanelerde, hatta askeriyede binlerce kişinin katılımıyla yürütülmektedir. Siyasetten uzak manevî bir hareket olan Rikaz, devletin ve el-Vatan gibi büyük bir medya kuruluşunun bilfiil desteğini almaktadır. “Yenilikler çağında hitap usûllerinin de yenilenmesine gerek duyan bu aydınlar, alışılagelmişin dışına çıkmışlardır. Vaazı cami dışına taşıyarak, özellikle gençlerin ayağına giderek anne ve baba hakkı, iffet, doğruluk, çalışkanlık, sıla-i rahim gibi yüce değerler üzerine halka açık forumlar yapmakta, akabinde ise yarışmalar ve eğlenceler düzenlemektedirler. Böylece, hem toplumun susamış olduğu yüce ahlâk dersleri alınmakta, hem de hoşça vakit geçirilmektedir. “Ardında maddî bir çıkar olmadan, tamamen insana yönelik olarak başlatılan harekete gösterilen rağbet giderek artmakta. Öyle ki halkın bu ilgisi hareketin ününü Kuveyt dışına da taşıdı. Rikaz hareketini yakından izleyip bu tecrübeden istifade edenler, Yemen, Ürdün, B. Arap Emirlikleri, Katar, S. Arabistan da benzeri hareketler başlatmışlardır. Bundan başka, Belçika Müslümanlarından Rikaz’a dâvet yapılmış ve bu hareketin Avrupa Müslümanlarına kadar götürülmesi istenmiştir.” Küçük yaşta öğretilen şey taş üzerine kazıma gibidir. Taş üzerine kazınan şey, ihmalden veya ilgisizlikten zamanla okunamaz hale gelse de, izleri tamamen silinmez. Bu izler üzerinden geçerek tekrar aslına kavuşulur. İşte küçük yaşlarda öğretilen güzel şeyler de böyledir. İzleri hiçbir zaman kaybolmaz. Bu gerçeği dikkate alan Rikaz Hareketi, Rabbimizin Ahzab Sûresi 59. âyette buyurduğu “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’min hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar” emrinin küçük yaştan itibaren en güzel bir şekilde öğretilip yaşatılması için dört ay önce bir kampanya başlattılar. Adına da “Nurum tamamlandı" mânâsına gelen "Nûrî iktemel” koydular. Kampanya süresince ilk ve ortaokullara gidip; öğrencilere, örtünün kulluk açısından önemini ve içtimâî açıdan hikmetini izah ettiler. Liberal görüşlü el-Vatan gazetesi ve Vatan Televizyonun desteklediği bu kampanyanın ilk yirmi gününde 180 kız başörtüsü taktı. Bu kızlar için bizdeki hafızlık cemiyeti gibi bir program düzenlenerek ödüller verildi. Son söz olarak; ne diyelim, darısı bütün Müslüman kızların başına! 14.06.2009 E-Posta: [email protected]@hotmail.com |