Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Kriz dersleri |
Yaşanan hadiselerde bazan aklın idrak edemediği hikmet cihetleri bulunduğuna dikkat çeken Kur’ân âyetlerinden birinde, “Belki sevmediğiniz şey, hakkınızda hayırlıdır. Bazan da sevdiğiniz birşey sizin için şer olur” buyuruluyor (Bakara Sûresi: 216). Bediüzzaman’ın, Sünûhat’taki “Rüyada bir hitabe” bahsinde geçen “Bazan saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar” sözü, bu mânâyı ifade ediyor (Eski Said Eserleri, s. 490). Aynı bahisteki “Musîbet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir” cümlesi de, bu gerçeğin başka bir boyutunu veriyor (a.g.e, s. 497). Bu boyutta, herkesi etkileyip umuma zarar veren musîbetlerin, kaderin fetvasıyla, ekseriyetin hatasına ceza olarak geldiği vurgulanırken, verilen örneklerden biri zekât üzerine: “(Allah) Kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl (cimrilik) ettik, zulmettik. O da bizden müterâkim (birikmiş) zekâtı aldı...” (a.g.e.) Dönem dönem yaşanan ekonomik darlık, sıkıntı ve krizlerin manevî sebepleri arasında şükürsüzlük, zulüm, isyan; mal ve rızka hile, suiistimal ve rüşvetlerle çok haram karıştırmak gibi maddeler de mevcut (Emirdağ Lâhikası, s. 73-4). Keza iktisatsızlık, kanaatsizlik ve hırs yüzünden bereketin kalkması (Kastamonu Lâhikası, s. 74), “hadden çok ziyade tecavüz eden hırs ve ihtikâr” (a.g.e., s. 164), “israf, sefahet ve tembellik” de (Emirdağ Lâhikası, s. 334) bunlar arasında. Bu açıdan bakınca, merkez üssü ABD olan ve bütün dünyayı sarsmaya devam eden küresel finans krizine de aynı tesbitler ışığında bakılmalı. Bu krizin patlak vermesinde en fazla etkili olan sebeplerin, bizzat piyasa uzmanları ve ekonomistler tarafından, “hırs ve açgözlülük” olarak teşhis, tesbit ve ifade edildiği, herkesin mâlûmu. Krizin kitlelerdeki olumsuz yansımalarını derinleştiren belli başlı sebepler ise, kapitalist anlayışın dünya ölçeğinde yaygınlaştırdığı şükürsüz ve ölçüsüz tüketim alışkanlıkları; lüks harcamalar; israf; sefahet ve tembellik gibi hastalıklar. İşte kader, krizle tüm bunlara fren koyuyor.
Kriz, yüzleri Allah’a çeviriyor Haris ve açgözlü piyasa aktörlerini, doymak bilmez holding CEO’larını, borsa spekülatörlerini, banka simsarlarını rezil rüsvay ederek sahneden çekilmek zorunda bırakıyor. Ve piyasalardaki haram sanal kazançları buharlaştırıveriyor. Asırlık dev bankaları çatır çatır çökertiyor. Eğlence ve sefahet sektörünün simgeleşmiş “marka” kurumlarını ya tamamen iflâs ettiriyor veya adamakıllı küçülmek durumunda bırakıyor. Birbirinden cazip reklâmlar ve kredi kartı tuzaklarıyla ölçüsüz bir tüketim girdabına kapılan kitleler, banka kredisi alarak yaptıkları fâhiş harcamalarla girdikleri “sahte cennet”lerde yaşarken, ödeyemedikleri kredi taksitleri şişmiş faizleriyle birlikte kapılarına dayanınca uyanıyorlar. Bu tecrübeden, hayli pahalı da olsa, “ayağını yorganına göre uzatma” dersi almış olarak yola devam etmek durumunda kalıyorlar. Ama bu tecrübenin ağır yükü, birçoğunu derin psikolojik bunalımlara, hattâ intiharlara götürebiliyor. Netice olarak ise, ekonomik kriz, genel çerçevede hem kazançları, hem harcamaları, birikmiş haramlardan büyük ölçüde temizleyip, helâl dairesinde yeni bir beyaz sayfa açma fırsatı veriyor. Bu meyanda, İslâmın getirdiği faiz yasağının ve faizsiz sistemin krizi aşma açısından oynayacağı olumlu rol, Katolik dünyasının ruhanî merkezi Vatikan tarafından resmen seslendiriliyor. Çok önemli sonuçlardan biri de, öteden beri maddî refahın zirvesine çıktığı, ama manevî bunalıma çare bulamadığı ifade edilegelen Batı toplumlarında dine ve Allah’a yönelişin yoğunlaşması ve bunda krizin de hayli etkili olması. Economist dergisi baş editörlerinden John Micklethwait ve derginin Washington büro şefi Adrian Wooldridge’nin birlikte hazırladıkları “God is back” kitabındaki tesbitlerinden biri bu: “Krizin de etkisiyle Avrupa Allah’a dönüyor.” 14.06.2009 E-Posta: [email protected] |