Cevher İLHAN |
|
Çevre tahribatı felâketi… |
Gerçek şu ki insanlık, hırsıyla, israfıyla, kendisinden başkasını düşünmeyen egosu hesabına kendi eliyle “yuvası”nı tahrip ediyor. Küresel ısınma sonucu meydana gelen kuraklık, aşırı sıcaklar, dondurucu sıcaklar, yer küreyi ve atmosferi tahrip eden felâketler, insanlığın kendi eliyle tahribi… İnsanoğlu çevreyi, tabiatı kirletiyor. Bediüzzaman’ın ifâdesiyle, “parlak, temiz, nâzif, kirsiz, bulaşıksız, ufûnetsiz (kötü kokusuz) arz (yeryüzü) ve kâinat”, insanlığın eliyle kirletiliyor; bulaşmasıyla bulaşık hale getiriliyor. (Lem’âlar, 487) İnsanlık, hırsıyla, israfıyla, aç gözlülüğüyle ekolojik dengeyi bozduğu gibi, ihtiyaçlarından fazlasını harcaması ve israfla iktisadî krize sebep oluyor. Uluslar arası sermaye, faiz, kısa zamanda çok kazanma hırsı, bankalar eliyle dünyanın iktisadî dengelerini altüst ediyor. Bediüzzaman’ın “Müstehlikler (tüketiciler) çoğalır, müstahsiller (üreticiler) azalır” tesbitiyle, tüketim ve israf, insanlığı daha da fakir düşürüyor. Keza dünya pazar ve piyasalarının israf ve tüketim üzerine kurulması; en genel tesbitlerle 22 milyar insanı rahatça doyurabilecek dünyadaki temel ihtiyaç maddelerinin bu israf ve hoyratça harcama ve tüketim alışkanlığıyla 7 milyara bile yetmemesi, insanlığın yarısından fazlasını yoksulluğa mahkûm ediyor. Menfaatçilik, merhametsizlik ve diğergâmlık, kitleler arasındaki iktisadî ve sosyal adaletsizlikle gelir dağılımı dengesizliği, toplumsal bunalımları, sosyal çatışmaları, huzursuzluk ve kavgayı tetikliyor.
“İKLİM RAPORLARI” ÜRPERTİYOR Dünya nüfusunun yüzde 20’si, yeryüzündeki kaynakların yüzde 80’ini tüketiyor. Enerji rezervlerini ve hatlarını elde etmek ve egemenlik kurmak için askerî harcamalara ayrılan para, dünyadaki bütün yardımların 12 katı. En az bir milyar insan temiz sudan mahrum; yılda beş bin insan kirli sudan ölüyor. Her yıl 13 milyon hektar orman yanıyor. Balıklardan kuşlara birçok hayvan türünün nesli tükeniyor. İsraf, aşırı tüketim ve sefâhet, insanlığa pahalıya mal oluyor. Yine bu hırsla genetiği bozdurulmuş, biyolojik müdahâleye tabi tutulmuş tohumlar ve gıdalarla “yüz çeşit hastalığın”, kanserin türemesine ve bulaşmasına zemin hazırlanıyor. Önü alınmaz egemenlik ve çıkarı uğruna küresel zulümle yeryüzünü işgal, zulüm ve kanla bulaştıran gözü dönmüş küresel güç ve uluslar arası sermaye, sınır tanımaz hırsla dünyanın dengesini bozuyor. Küresel zulümle birlikte küresel tahribatı pervasızca sürdürüyor. Şefkat ve merhametten mahrum “mimsiz medeniyet” dünyayı âdeta “pisliyor”, “telvis ediyor”; “bu vatan-ı dünyevîmizi” yaşanmaz hale getiriyor. Âyetin işâretiyle “Yeryüzünde fesad yapan ve kan döken” çıkarcı zâlimler, “küre-i arzın bu yangını”nı körüklüyor. Bu haliyle insanoğlu, “Arzın (yeryüzünün), ölümünü intâç eden (netice veren) bir zehir” oluyor. (İşârât’ül İ’câz, 251) Bir yandan zâlim ve gaddar güçlerin havaya saldıkları zehirli gazlar ve sanayi atıkları yüzünden, yeryüzü küresel atık, enkaz ve süprüntülerle kirleniyor. Beşerin kirli eli karıştığı yeri karıştırıyor, bulaştığı yeri kirletiyor. Hegemonyası hesabına, küresel zulümde olduğu gibi, tabiatı ve çevreyi tahrip felâketine sürüklüyor. Kısacası, “Meydan Okuyan İklim” raporları ürpertiyor. Sanayileşmiş ülkeler sera gazlarını salmaya devam eder, ısınma ve tahribat bu hızla devam ederse, öncelikle iklim dengesi değişikliği, ozon tabakasındaki yenilemeyi geciktirip engellemekle küresel zulüm arenası içindeki dünyayı küresel ısınma musîbetine duçar edecek. Dönüşü olmayan ve tahmin edilemeyen büyük belâlar insanlığın başına gelecek. Kuraklık, çölleşme, tarım üretiminde düşüş, su kıtlığı gibi sonuçlara yol açan küresel ısınmanın neticesi olacak.
MÂNEVÎ KİRLENMEDEN MADDÎ KİRLENMEYE Özetle “insanın kirli eli bulaştığı yeri bulaştırıyor”. İnsanoğlu, küresel kirlilik, enkaz ve süprüntülerle dünyayı kirletiyor, çevreyi tahrip ediyor. İnsanoğlu, sınır tanımaz egosunu tatmin, açgözlülük ve hırsıyla tabiatın dengesini bozuyor; hızlandırıyor. Neticede, yerküresindeki, atmosferdeki ve denizlerdeki bozulma, “Öyle bir musîbetten kaçınız ki, geldiği vakit zâlimlere mahsus kalmaz, mâsumlar ve mazlûmlar da içinde yanar” âyeti, küresel ısınma musîbetiyle yerküresinde tezâhür ediyor. (Enfâl Sûresi, 25) “Deniz dibindeki balıkların dahi ‘onların yüzünden nafakamız azalıyor -diye şikâyetçi olduğu” insanoğlu, “zulmüyle, isyanıyla gadâbı celb ediyor; tam tokada kendini müstahak ediyor ve dehşetli tokatlar yiyor.. (Emirdağ Lâhikası, 31-33) Aslında “mânevî kıyamet”, “maddî kıyamet”i tetikliyor. Küresel zulümler; katliâmlar, işgaller, haksızlıklar, kuraklık, kıtlık, bereketsizlik ve musîbetler atbaşı. Biri diğerine çanak tutuyor. Bundandır ki “mânevî kıyamet”, “maddî kıyamet”i tetikliyor; “erken maddî kıyamet” senaryoları yazılıyor. İnsanlık çığlık çığlığa. İnsanlığın kendi günâhının âdeta son bir itirafı olmakta... Felâket uyarıları âcil müdahâle”yi gerektiriyor. Ve insanlığın aklını başına alıp hırsı, aç gözlülüğü bırakmasının gereğini ortaya koyuyor. Küresel ısınma ve çevre tahribatı musîbetine karşı, insanlığın öncelikle mânevî kirlerden, inançsızlıktan, bencillikten, zulümden, haramdan, günâhlardan temizlenmesi gerek… Başka da çâresi yok… 14.06.2009 E-Posta: [email protected] |