Vehbi HORASANLI |
|
Bursa Nutku |
Türkiye’de şiddete dayalı terörün kaynaklarını anlamak istiyor isek, bir dönem gençliğe Kur’ân sûreleri gibi ezberletilen metinlere bakmak gerekir. Bunlardan bir tanesi de 5 Şubat 1933 tarihinde Atatürk’ün yaptığı iddia edilen bir nutuktur. Bu nutuk ve konuşmanın Türkçe ezan protestolarına karşı yapıldığı söylenir. 1966 yılında İzmir’de bir mahkeme bu nutkun bildiri halinde dağıtılmasını yasaklamış, fakat Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu bu nutkun gerçek olduğuna karar vermiştir. Daha sonra 1975 yılında Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi bu nutkun yargısal bir gerçek olduğuna dair kararını açıklamıştır. Şimdi nerden çıktı bu nutuk demeyin? Zira bir dönem özellikle solcu ve sağcı gençlerin yapmış olduğu şiddet içeren eylemlerini meşru göstermek için kullandığı, hatta ezberlediği bu konuşma çok önemlidir. Eğer “hastalığın teşhisi tedavinin yarısıdır” gerçeğinden yola çıkarsak, teşhis ve tedavide büyük bir ilerleme kaydedeceğimizi sanıyorum. . Bu metin solcu gençler arasında sadeleşmiş bir biçimde aşağıdaki şekilde kullanılıyor ve dağıtılıyordu: “Türk Genci devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük yâ da en büyük kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silâhla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. “Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir’ diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. “Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘demek adalet örgütünü düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.’ “Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte, bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecek. “Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’ “İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği…” Bu metni yorumlamaya gerek yok, her şey gayet açık bir şekilde ifade edilmiş. Anarşi ve terör olaylarının 1960’lı, 70’li yıllardaki gelişmesinin ve akıl almaz boyutlara yükselmesinin nedenini açıklamıyor mu? Şimdi bir PKK’lı terörist çıkıp dese “Ben Bursa nutkuna dayanarak bu eylemleri yapıyorum” ne cevap vereceğiz? Mahkemede Abdullah Öcalan da buna benzer şeyler söylemiş, hatta hızlı bir Atatürkçü olduğunu belirtmişti. İsterseniz Ahmet Taner Kışlalı’nın bu nutuk ile ilgili yorumunu sunarak devrimi, devrimcileri biraz daha iyi tanıyalım: “Tarihte bu sözleri söyleyebilen bir başka devrimci çıkmış mıdır? Başında bulunduğu devletin bile zaaf içinde olabileceğini düşünen, geleceğin siyasal iktidarlarından kuşkulanabilen, ama gençliğe böylesine sınırsız bir güven besleyen, böylesine çek veren, gençliği böylesine son çare olarak gören bir devrimci yoktur. Atatürk, hem gelecek hem de gençlik konusunda yanılmamıştır.” Sevgili okuyucularım. Bu yazıları okurken, lütfen, “çok abartıyorsun” demeyin. Maalesef bir askerî okul öğrencisi ve yıllarca subay olarak görev yapmış birisi olarak bu yorumları çok dinledim. Eğer “Niçin darbe oluyor, subaylar neden ihtilâllere karışıyor, bu gençliğin hâli ne? Niçin kan dökmeye bu kadar can atıyorlar?” suallerine cevap arıyorsanız, bu yazıyı bir daha okuyun, vesselâm… 19.06.2009 E-Posta: [email protected] |