Osman ZENGİN |
|
Sultan Hasan Camiinde son Cuma ve Kahire’ye veda |
Bakara Sûresindeki; Ramazan ve oruçla alakalı âyetlerin içinde geçtiği, “eyyamen ma’dudeh (sayılı günler)“ hitab-ı İlâhisi beni hep hüzünlendirir. Çünkü Ramazan’ın ve orucun anlatıldığı o âyetlerde, bunların neticede sayılı günler olduğunu ve çabuk geçeceğini bildirir Rabbimiz. İşte, Ramazan ayı daha başlarken, biteceği aklıma gelince üzülürüm. Bizim Mısır’a, daha doğrusu onun başşehri Kahire’ye yaptığımız 2'inci seyahatin 19 gün olduğunu biliyorduk. Ama yine de, uzun bir zaman dilimi olarak da görüyorduk o sayılı günleri. Uçaktan indikten sonra eve gelir gelmez, ayağımızın tozuyla kısa bir yazıyla sizlere “Kahire’den selâmlar” demiştik. Ve buradan sizlere makale veya seri yazı şeklinde de olsa hitab edeceğimizi söylemiştik. Birkaç yazıyla sizlere burada gördüklerimizi anlatalım istedik. Bir-iki yazı da yazdık, ama buradaki internet sisteminin birkaç gün kesilmesi neticesi, irtibat yapamadık. Dolayısıyla da yine, Mısır ve Kahire’yi anlatmak, seri yazı şeklinde yazmaya kaldı. Allah nasib ederse, buradaki gördüklerimizi yazmaya niyetliyiz. Kahire’de kalacağımız üç haftalık müddet içerisinde kılacağımız üç Cuma namazını hangi camilerde kılacağımızı düşünüyorduk. İlk hafta Ezher Camiinden başladık, oradaki intibalarımızı sizlere yazmıştık. Bir hafta sonra Kahire ziyaretini gerçekleştirecek olan ABD Başkanı Obama’nın, Kahire üniversitesinde konuşması ve Ezher Camiini de ziyaret edeceği söylenmişti. Ziyaretin gerçekleştiği gün Kahire’de, adeta sokağa çıkma yasağı ilân edilmişti. Cuma günü resmi tatil olan Mısır’da, o Perşembe günü de tatil yapılmıştı. Obama’nın geçeceği güzergâhta kuş uçurtulmuyordu. Doğrusu benim niyetim; hazır buradayken, acaba oraya gidebilme imkânım olup da, gazetemize, haber ajanslarının dışında özel bir haber, vs. yollayabilir miyiz diye içimden geçirmiştim. Ama ne mümkün! Söylentiye göre, o yol üzerindeki evlerin balkonlarına çıkanların dahi yakalanacağı söylenmişti. Neyse Kahire’den bir Obama rüzgârı gelip, geçmişti. Ziyaret edeceği mekânlardan birinin de Ezher Camii olacağı söylenmesine rağmen, oraya değil de, yine eski bir camii olan, Sultan Hasan Camiine gitimişti Obama. Fatma Nur, “Babacığım, isterseniz sizi son Cuma namazında Sultan Hasan Camiine götüreyim” deyince sevinmiştim. Hep beraber oraya gittik. Aman Allah’ım! Ne muhteşem bir cami öyle? Aslında burası dört mezhebe göre eğitim yaptırılan bir medrese. Ve dört ayrı hücreden (büyük bölüm) meydana geliyor. Tam dış kapıdan içeri girerken, bir telefon konuşması yapıyordum. O arada kapıda bekleyen turizm polisi, bizi durdurmak istedi, ben aldırmadım, konuşmama devam ettim. Fatma Nur’a hangi milletten olduğumuzu sormuş. O da “Türküz” deyince, “Müslüman mısınız?” demiş, tabiî kızım buna kızarak, başörtüsünü göstermiş ve “Sence bu neyin alâmeti?“ demiş. Özür dilemiş. Tabiî, ben telefonla konuştuğumdan tam anlayamamıştım mevzuuyu. Konuşmam bitince sordum ne olduğunu. Hadiseye de muttali olunca cebimdeki takkemi çıkarıp, başıma giydim ve ona da işaret ettim. Artık bana “tamam” işareti yaparak gülümsedi. Bu şekilde davranmalarına çok canım sıkılıyordu. Lisan bilsem onlara vereceğim cevabı çok iyi biliyorum. Ama ne yaparsın işte? Necib milletimizi İslâm dininden uzaklaştırmak isteyen dinsiz kuvvetin, icraatlarının neticesinde bunlar Türkiye’yi Hıristiyan olmuş veya dinden çıkmış zannediyorlar. Fakat elhamdulillah, elimizdeki Risale-i Nur eserlerini öğrenince de tabiî, çoğu boynunu eğiyor. Elhamdülillah, o nurlar bizim medar-ı fahrimiz oluyor. Memlukluların Sultanı Hasan adına yapılan camiinin olduğu yerde, bir-iki camii ve mescid de var. Hemen yanında Rufailer Camii var. Ayrıca bahçeden bakınca bizim Osmanlı mimarimiz olan zarif minareli Mehmed Ali Paşa Camii de güzel görünüyor. İbadetlerimizi yapıp, camileri de gezip, resimler de çekerek yavaş, yavaş Kahire’ye veda etmeye başlamıştık. Aslında ben böyle hüzün verici vedalara çok üzülürüm. Ama ne yapalım, kanun-u ilâhî bu. O arada aklıma, kendi vatanında okumasına —başörtüsü yasağı sebebiyle— müsaade edilmeyen kızımın bu gurbet ellerde geçirdiği günler geldi. Ama artık işin sonuna da yaklaşmıştık. Artık, Allah nasib ederse önümüzdeki sene son sınıfı okuyacak. Onun da yavaş, yavaş Kahire’den, dolayısı ile Mısır’dan ayrılma vakti yaklaştı. Bu durumda, bizim Kahire vedası da artık son olacak galiba. Rabbim bir daha nasib eder mi bilmem. Elveda Kahire, elveda Mısır! 16.06.2009 E-Posta: [email protected] |