Umut YAVUZ |
|
Din ve bilim buluşuyor |
BAHÇEŞEHİR Üniversitesi bu günlerde çok mühim bir konferansa evsahipliği yapıyor. Biz de ilk günkü basına açık oturumları takip etme imkânı bulduk. Canterbury Başpiskoposluğu ve Georgetown Üniversitesi’yle ortaklaşa düzenlenen “Hıristiyanlık ve İslâm Açısından Din ve Bilim” konulu uluslar arası konferans iki gün boyunca kapalı oturumlarla devam ediyor. Konferansın ilk gününde takdim konuşması yapan Canterbury Başpsikoposu Prof. Dr. Rowan Williams üzeri kapalı olarak çok mühim mesajlar verdi. Piskopos Williams dünyaya materyalist bir bakış açısıyla bakanların dine ve inanca karşı bir savaşa giriştiğini ve bu savaşa karşı Hıristiyan ve Müslümanların ortak bir mücadele vermesi gerektiğine dikkat çekti. “Kutsal metinleri okuyan herkes yüzünü Allah’â dönmüş olur” diyerek ehl-i kitabın bir arada hareket etmesi gerektiğine dikkat çeken Başpiskopos bu türden birlikteliklerin aynı zamanda medeniyetler çatışması tezini de boşa çıkaracağına dikkat çekti. Konferansta konuşan akademisyen ve araştırmacılar genel olarak din ve bilimin birbiriyle tenakuz etmediği ve aynı paralelde hareket edebileceklerini vurguladılar. Özellikle son oturumda konuşan Cambridge Üniversitesi bünyesindeki Faraday Enstitüsü uzmanlarından Dr. Denis R. Alexander, insanın hayata bakışını etkileyen dört faktör bulunduğunu ve bunların, “din, bilim, estetik ve ahlâk” olduğunu ifade etti. Faraday Enstitüsü’nde Din ve Bilim Kürsüsünün direktörü olan Dr. Alexander Cambridge Üniversitesi’nde ve diğer başka bilim kurumlarında dikkatini çeken ve genel olarak herkesin kabul ettiği bir gerçekten bahsetti. Bizce Bediüzzaman’ın “Fenler Allah’ı anlatıyor” şeklinde özetlenebilecek yaklaşımını ispat eder nitelikte olan bu hakikat çok ibretliktir. Dr. Alexander’in belirttiğine göre bilim adamları arasında en çok inanç sahibi olan, Allah’a inancı kuvvetli ve dinlerine bağlı olanlar ekseriyetle fen bilimleriyle uğraşanlar oluyor. Dr. Alexander bunu söyledikten sonra konferans salonundaki diğer meslektaşları da bu hakikati teyid ettiler. Evet dünyanın önemli bilim insanları bu gerçeği kabul ediyor. Kâinatı ve insanı tanıyan Allah’a daha çok inanıyor ve fen ilimleriyle uğraşan bilim adamları daha dindar oluyor. Dr. Alexander’in dikkat çektiği diğer şey ise ‘yeni ateizm’ temsilcilerinin oldukça zayıf argümanlara dayanarak hareket etmesiydi. Alexander’e göre buna en güzel örnek ise Tanrı Yanılgısı (The God Delusion) kitabının yazarı Richard Dawkins’ti. Dr. Denis Alexander haklı zira Tanrı Yanılgısı kitabında ateizmi yüzlerce sayfalık sözde delilleriyle savunan Dawkins’in esasında dayandığı argümanlar oldukça zayıftır. Nitekim bir çok meşhur ateist Dawkins’in sözkonusu kitabını okuduktan sonra “ateist olmaktan utandıklarını” dile getirmiştir. Dr. Denis Alexander’in söylediği çok çok önemli diğer şey ise büyük üniversitelerde kurulan “din ve bilim kürsülerinin” gittikçe artıyor olmasıydı. Evet... Dünyanın önde gelen üniversiteleri artık bünyelerinde “din ve bilim kürsüleri” kuruyor. Din ve bilimi bir arada inceleyen, ilahiyat ile fen bilimlerini bir arada irdeleyen interdisipliner kürsüler bunlar. Tıpkı Bediüzzaman Said Nursî’nin bir asır önce reçete olarak sunduğu “Medresetüzzehra” modeli gibi. Zaten sözkonusu Din ve Bilim konferansında da Bediüzzaman’ın görüşlerinin bir mihenk taşı olarak tartışılacağı da söylendi. Şüphesiz bu tür bilimsel faaliyetlerin artması ve yaygınlaşması gerekiyor. Ancak bu şekilde hakikat hak ettiği yeri bulur. 18.06.2009 E-Posta: [email protected] |