Şaban DÖĞEN |
|
Süt çeşmeleri |
Cennette sütten, baldan nehirlerden söz edilir. Bunları duydukça hayret ve heyecanımızı tutamayız. Dünyada da benzerleri, örnekleri var mıdır bu nehirlerin? Almanya’nın Münih’e bağlı Garmisch-Patenkirchen’de yaptığımız gezide sütten nehirleri olmasa da süt çeşmelerini gördüğümüzü söylesek mübalâğa etmiş olmayız. O otu bol yemyeşil arazilerde o an için akmasa da vakti gelince açılıp akıtılan süt çeşmelerini görmüştük. Öyle süt çeşmeleri ki hayran kalmamak mümkün değil. Canlı küçük birer fabrika ve onlara takılmış süt çeşmeleri… Hammaddesini bizzat dolaşarak kendi bulup yapan fabrika… Hem de ottan süt yapan fabrika! İlk anda şaşıp kalanlar olmuştur buna. Ama siz bu fabrikaları tanımakta yabancı değilsiniz. Ülkemizde de, dünyanın dört bir yanında da çok var bu fabrikalardan. İneklerden bahsettiğimizi anladınız her halde. Öylesi yeşilliklerin otlaklarının ineksiz kalması düşünülemezdi. Bunları görüp de Sözler’deki, “Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar, ‘Bismillah’ der, rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzak namına en lâtif, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar”1 satırlarını hatırlamamak mümkün değildi. Demiştik ya kâinat kitabı bir tefekkür hazinesi diye. Kur’ân, inek, v.s. gibi ehlî hayvanlarda ibretler bulunduğunu bildirmez mi? Karınlarından, kan ile fışkı arasından birbirine karıştırılmaksızın ter temiz çıkan, içenlerin boğazlarından kolayca geçen halis bir sütle beslenişimize dikkat çeker.2 Üstad bu meâldeki âyeti açıklarken başta inek, deve, keçi ve koyun olmak üzere birer süt fabrikası olan validelerin memelerinde kan ve fışkı içinde bulaştırmadan, bulandırmadan onlara bütün bütün muhalif olarak halis, temiz, safi, gıdalı, hoş, beyaz bir sütü koyma ve yavrularına karşı o sütten daha ziyade hoş, şirin, tatlı, kıymetli ve fedâkârane bir şefkati kalplerine bırakmanın, elbette o derece bir rahmet, bir hikmet, bir ilim, bir kudret, bir irade, bir dikkat istediğini; fırtınalı tesadüflerin, karıştırıcı unsurların ve kör kuvvetlerin hiçbir cihetle işleri olamayacağını; böylesine son derece mu'cizeli, hikmetli İlâhî san'at ve fiilin bütün yeryüzünde yüz binlerce çeşit sayısız validelerin kalplerinde ve memelerinde aynı anda, aynı tarzda, aynı hikmet, aynı dikkat ile tecellisi, tasarrufu, yürütülmesi ve ihatasının ap açık bir şekilde Allah’ın varlık ve birliğini gösterdiğini hatırlatır.3 San'attan San'atkârı, rahmetten Rahman’ı görüyor, bize bunca ihsan ve ikramlarda bulunan Rabbimizin sevgi ve şefkatini hatırlıyor, mutlu oluyoruz. İman her şeyi hoş, güzel, sevimli, cana yakın gösteren ne kadar şeffaf, berrak, nuranî bir gözlük! Seyahat dönüşü öncesi, İstanbul Kadıköy’den itibaren tanıdığımız, yedi senedir Almanya’da hizmet veren Ömer Faruk Özaydınlı Ağabeyimizin çiğ köfte ve baklava ikramlarını da bu manevî ziyafeti tamamlayan bir nefis bir iltifat olduğunu da burada belirtelim. Böyle bir bakış açısını ihsan ettiği için Rabbimize ne kadar şükretsek az değil mi?
Dipnotlar: 1. Sözler, s. 12. 2. Nahl Sûresi: 66. 3. Şuâlar, s. 143. 18.06.2009 E-Posta: [email protected] |