Saadet BAYRİ |
|
Bilmek ve yapamamakBilmek yapmak ve yaşamak için yetmiyor çoğu zaman. Bazı anlarda hiçbir şey bilmem |
Bilmek yapmak ve yaşamak için yetmiyor çoğu zaman. Bazı anlarda hiçbir şey bilmemek daha kolay ve rahat hayatı beraberinde getiriyor gibi. Zira “Ya nasip” kelimesi, en sıkıntılı anlarda bir can yeleği gibi yetişiyor bu kişilerin imdadına ve yükünü gemiye bırakan yolcu gibi rahatlıyorlar. Hiç dikkat ettiniz mi bilmem… Kırsal kesimde yaşayan insanlar, şehirde yaşayanlardan daha mutlu. Ya da okuma yazması olmayan birçok kişi, yıllarca okuyan insanlardan daha olumlu. Yaşadıkları acılar onları biraz daha güçlü yapıyor, yıpratıp perişan etmiyor ve “İnsanız her şey olabilir” düsturuyla bu dünya hanından göçüp gidiyorlar. İlginç ama “biliyorum” diyen kişilerin hayatı ise ne yazık ki darman duman. En ufak bir olay da yıkılan, kendini derbeder edip, hayatla ilişkisini koparanlar ve tek bir yaşanmışlık üzerine bütün hayatını bina edenlerin, bu kişilerin içinden çıkması şaşılacak bir durum olsa gerek. Öğrendikçe, öğrendiklerimiz hayatımızı alt üst ediyor ve daha çok inceleyen, araştıran, didikleyen ve yargılayan bir tavır içine giriyoruz. Bir nev'î kendimizin en büyük düşmanı oluyoruz. Günlerce sınava çalışmış bir öğrencinin annesiyle konuşurken fark ettim ki; biz hayatımızı kendimize zindan etmişiz. Ancak haberimiz yok. “Yıllardır çalışıyordu yavrum. Tatil nedir bilmedi. Kendini tüketti. O kadar emindim ki iyi bir sonuç alacağından… Ama olmadı işte. Şimdi her gün birbirimize baktıkça ağlıyoruz. Bir şey demiyoruz ama dayanamıyoruz. Gitti yavrumun emekleri” derken gözleri dolmuştu bayanın. Üzülmek istedim hallerine ama olmadı. Sadece şaşkınlıkla “O kadar çalışmasının karşılığında hiçbir yer gelmez mi acaba?” “Hayır, geliyor. Olsun daha iyi olmalıydı.” Sözleri, kadere rıza göstermenin hikmetini bir kez daha nazarıma sunmuştu. Başıma herhangi bir olay geldiğinde, saatlerce bana teselli veren bu hanımın, şimdi kendi olayı karşısında çaresizliği beni üzmüş, birçok şey bilmenin insana kendi hayatında çok mesafe kat ettirmediğini bir kez daha fark etmeme sebep olmuştu. Günlerdir uykusuz geçirilen gecelerin habercisi olan gözlerindeki morluklar, bir hiç uğruna hayatını mahveden, adı kültürlü bu insanlara üzülmekten ve acımaktan başka bir his uyandırmadı bende. Zira ne desem benden daha güzel cümlelerle tamamlıyordu kelimelerimi. Oysa elinden geleni yapan ve sınavdan sonra “Vardır bir hikmeti. Rabbim hayırlısını bilir.” diyerek kendini ve evlâdını rahatlatması gereken bu anne, kendine ve çocuğuna ne kadar zarar verdiğinin farkında değildi. Farkında değilse, bu kadar bilmenin faydası neydi? Sonra hayatımda fırsat verildikçe, dakikalarca ahkâm kesen ancak söylediklerinin yarısını uygulamayan kişilerin çokluğunu görünce… Bu halin artık bir toplumsal hastalık olduğuna karar verdim. *** Siz en iyisi yaşları sizden büyük yâ da küçük kişilerin bu şekilde ahkâmvari sözlerini işittiğiniz de, hele kendileri her şeyi bitirmiş, “Şöyle yapıyorlar, böyle yapıyorlar” diyenlerine de rast geldiğiniz de; okunanları dinleyip yolunuza devam edin. Ve unutmayın, kişiler değil, satırlar rehberdir her zaman. Bir bilip bir yaşamak duâsıyla… 30.06.2009 E-Posta: [email protected] |