Nejat EREN |
|
Dost imtihanı ve sarımsak tarlası |
Genç adamın biri, babasına her gün “Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi” dermiş. Baba, itiraz eder, “Olmaz öyle çok dost, hakikisi. Belki bir, belki iki, fazlasını bulamazsın gerçek, hakikisini” der dururmuş. Devam eder durur konuşma... Aralarında başlar bir tartışma, neticede karar verirler bir imtihana. Dostun hakikisini anlamaya... Bir akşam bir koyun keserler. Ve koyarlar çuvala. Baba der ki oğluna, “Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna.” Çuvaldan kanlar damlamakta. Sanki öldürmüşler de bir adamı, koymuşlar çuvala. Dıştan böyle sanılmakta. Delikanlı sırtlar çuvalı. Gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı. O dost, bakar ki arkadaşının sırtındaki çuvala, hem de kanlı. Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına. Almaz içeri arkadaşını. Sonra gider diğer arkadaşlarına. Böylece tek tek dolaşır delikanlı. Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır. Evlât geriye döner. Ama içten yıkılır. Babasına dönerek; “Haklıymışsın baba” der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana. Babası itiraz edip “Hayır evlât” der, benim bir dostum var bildiğim. Hadi, çuvalı al da, bir kere de git ona. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar. Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye. Bir çukur kazarlar birlikte. Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye. Üzerine de toprağı serpiştirirler. Sonra da belli olmasın diye sarımsak dikerler. Genç adam gelir babasına; “Baba, işte dost buymuş” diye konuşunca, Babası; “Daha erken, o belli olmaz daha” der. “Sen yarın git ona, çıkart bir kavga. At iki tokat, hiç çekinmeden. İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi. Sonra gel olanları anlat bana.” Genç adam, babasının dediğini aynen yapar. Maksadı dostun hakikisini anlamaktır. Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı! Der ki tokadı yiyen dost: “Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada!” Dost dediğin: Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli... Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı... Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı, katlanmalı... Dost dediğin: Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli. Güzel haberler aldığında seninle mutlu olmalı. Ve ağladığında, seninle ağlamalı... Ama hepsinden daha çok; Dost matematiksel olmalı; “Sevinci çarpmalı... Üzüntüyü bölmeli... Geçmişi çıkarmalı... Yarını toplamalı...” Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı... Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı... İşi bitince veya işi olmayınca seni bir tarafa atmamalı. Ve fani dostlara bedel hakikî dostunu, Yaratanını, Malikini, Sahibini, Rezzakını, Mahbubunu hiçbir zaman ve an unutmamalı. NOT: Bütün dost ve kardeşlerimin Regaib Kandilini ve üç aylarını tebrik ediyor, İslâm ve insanlık âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum. N. E. 26.06.2009 E-Posta: [email protected] |