Süleyman KÖSMENE |
|
İçimizdeki riskli inci: Nefis (1) |
Ethem Bey: “Nefis nedir? Nefis ile şeytanın görevleri aynı mıdır? Nefsimizi ne zaman ve nasıl yeneriz?
Kişi ve zat demek olan nefis, hayra da, şerre de kabiliyetli olan ve insanın maddî-mânevî öz varlığını oluşturan bir iç mayadan ibarettir. Kur’ân’da nefis aşırı ve ilkel istek sahibi mânâsında “emmâre” 1; kendisini yargılayan, kınayan ve günahlardan içi darlaşan bir öz varlık olarak “levvâme” 2; hayvânî ve şehvânî isteklerin hükmünden kurtulup ubudiyet makamında İlâhî nurla tatmin olan öz varlık anlamında "mutmainne" 3 sıfatlarıyla anılır. Kur’ân ayrıca nefislerin bazen ilham aldıklarını 4; bazen kemâlâtta felâha erdiklerini ve kurtulduklarını 5; bazen Rabb-i Rahîm’den razı olduklarını, Rabb-i Rahîm’in de kendilerinden razı bulunduğunu 6 kaydeder. Ve Cenâb-ı Hak razı olduğu nefislere, “Has kullarım arasına gir! Cennetime gir!” 7 buyurur. Nefsin bu sıfatları hiç şüphesiz durağan değildir. Yani bu sıfatları bir merdivenin basamakları kabul ettiğimizde, nefisler için yükseliş ve iniş, ölüme kadar her zaman mümkündür. İman, ibadet ve itaat yükselişine; isyan, tuğyan ve günahlar inişine sebep olur. Nefs-i emmârenin, levvâme veya mutmainne makamlarına yükselişi hâlinde bile, silâhlarını ve cihâzâtını âsâba devrettiğini beyan eden Bedîüz-zaman Hazretleri, asâb ve damarların o vazifeyi, yani “emmâre” vazifesini ömrün sonuna kadar gördüğünü, dolayısıyla nefs-i emmâre çoktan ölmüş olsa bile eserlerinin damarlarda yaşadığını; bundan dolayı çok büyük asfiyânın ve evliyanın nefisleri “mutmainne” makamında oldukları halde, nefs-i emmâreden şikâyet ettiklerini kaydeder. 8 Nefisle savaşımız ölünceye kadar sürer; ölünce biter. Şüphesiz, belirli hususlarda onu susturabilir, ikna edebilir, irşat edebiliriz; ama o hep bizi alt edecek bir şeyler bulur ve hep karşımıza çıkar. Soldan olmazsa sağdan ve sûret-i haktan gözükerek karşımıza çıkar. İmtihan gereği bu böyledir. Bu durumda nefsi yenmek gibi bir iddiâdan ziyade; nefsimize karşı hüşyar (müteyakkız, uyanık) bulunmak gibi bir vazifeden bahsetmek daha doğru olur. Nefisle şeytanın görevleri aynı değildir. Şeytan sırf şerlerin, kötülüklerin, seyyiâtın temsilcisi, dâvetçisi, çağırıcısı, hoş göstericisi, yönlendiricisi ve sevk edicisidir. Nefis ise aldığı sıfat ve niteliğe göre şeytanın bu isteklerine bazen karşı koyan, bazen aldanıp gönlü yatışan, fakat sonunda kendisini sorgulayan bir özelliğe sahiptir. Meselâ, bazen nefsi işletemeyen ve söz dinletemeyen şeytanın, damarlardan girerek veya sûret-i haktan gözükerek yanlışa yönlendirme işini rahatlıkla sürdürdüğü gözden kaçmamaktadır. Bedîüzzaman Hazretleri dört hatvede nefsin dört aşağılık hâline dikkat çeker ve nefsin “emmâre” halinden sıyrılarak “mutmainne” makamına doğru yükselmesini sağlayan kapıları gösterir. Kısaca hatırlayalım: Birinci Hatve (Acz Tarîkı): Âyette geçen, “Nefislerinizi temize çıkarmayın” nehyi, bizi nefsin en ilkel hâline karşı uyarmaktadır. Şöyle ki: İnsan nefsini sever. Başka her şeyi nefsine fedâ eder. Hatta Mabuda lâyık bir tarzda nefsini metheder, nefsini ayıplardan uzak görür. Elden geldiği kadar kusurları kendine lâyık görmez ve kabul etmez. Kendini şiddetle müdafaa eder. Neticede, gerçekte “acz” içinde yuvarlanan nefis, kendisini üstün görür, kendisiyle gururlanır, kendisini beğenir. Oysa kulluk makamı, Allah’ın azameti ve büyüklüğü karşısında, kendi acziyetini idrak etmeyi gerektirmektedir. İşte bu mertebede nefsin arındırılması, nefsi te- mize çıkarmamak ve günahlardan uzak görmemektir. “Acz” içinde olduğunu idrak eden nefis, gururlanmaz, kendisini büyük görmez; “ubudiyet” tarîkına girer. Ubudiyet tarîkı ise onu, mahbûbiyete, yani Allah’ın sevgili bir kulu makamına yükseltir. Bu tarîk, aşk tarîkından daha sâlim, yani güvenlidir. Yarın İnşallah devam edelim.
Dipnotlar:
1- Yûsuf Sûresi, 12/53; Şems Sûresi, 91/10 2- Kıyâme Sûresi, 75/2; Tevbe Sûresi, 9/118 3- Fecr Sûresi, 89/27 4- Şems Sûresi, 91/8 5- Şems Sûresi, 91/9 6- Fecr Sûresi, 89/28 7- Fecr Sûresi, 89/29,30 8- Mektûbât, s. 316 26.06.2009 E-Posta: [email protected] |