Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Kadınlar tesettürü yeniden keşfederken! |
Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risâlesi isimli eserinde “Kur’ân’ın tesettür emri fıtrîdir. Kadınların fıtratı tesettürü iktiza ediyor. Tesettür emr-i İlâhîsi kadınların özgürlüğüdür” ana fikri altında toplayabileceğimiz kavramları son derece orijinal bir şekilde tek tek açar. Bu eğlence ve hazzı esas alan sefih medeniyetin “Tesettür, kadınları esaret altına alıp köleleştiriyor” söylemini temelinden sarsan, adeta belini kıran bir bakış açısının iman ve Kur’ân hakikatleri ışığında asrın anlayışına, hastalıklarına uygun reçetesidir de aynı zamanda. Bu haftaki Satır Arası’nda arşivimde yer alan, muhtelif zamanlarda Bizim Aile dergimizde de yayınladığımız ve “Tesettür kadınların yapısına uygundur” hakikatini bir kez daha teyit eden kadınların dünyasından haberleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu sıcak yaz günlerinde tesettür emrinin kadınlar için fıtrî olduğunu bir kez hatırlamak içimizde uhrevî bahar meltemleri estirecek. (Yeri gelmişken Kur’ân’ın kadınlara olduğu kadar erkekler için de tesettür ölçüleri olduğunu hatırlatalım.)
Said Nursî haksız değil! Gazeteci Tuba Akyol, “Said Nursî’den ‘sıfır beden’ baskısı” başlığını taşıyan 30.9.2007 tarihli Milliyet Pazar gazetesinde Bediüzzaman Hazretlerine hak vererek bakın neler anlatıyor: “Feminist kadın dergisi Pazartesi’den Handan Koç(1) geçen gün televizyonda Said Nursî’nin ‘Risâle-i Nur’undan bir bölüm okuyordu. Enteresandı. O yüzden aradım buldum...” “Risâle-i Nur, 24’üncü Lem’a: “‘Tesettür, kadınlar için fıtrîdir (doğuştan) ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten (yaradılış olarak) zayıf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale maruz kalmamak için fıtrî bir meyli var. ‘Hem kadınların on adetten altı yedisi ya ihtiyardır ya çirkindir ki, ihtiyarlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır, kendinden daha güzellere nispeten çirkin düşmemek veya tecavüzden ve ittihamdan korkar; taarruza maruz kalmamak ve kocası nazarında hıyanetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hattâ dikkat edilse, en ziyade kendini saklayan, ihtiyarlardır. Ve on adetten ancak iki üç tanesi bulunabilir ki, hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın.’ “İşin acıklı tarafı, Said Nursî haksız da değil. Boy boy model fotoğrafları, güzellik takıntısı, sıfır beden falan derken, nerede öyle 10 kadında 3’ü gibi bir bolluk, son araştırmalara göre bugün artık neredeyse 100 kadından ancak 1’i kendini ‘yeterince güzel’ buluyor. “Doğuştan değil ama sonradan; kadınlar giderek bakılacak bir şeye dönüştürüldüler çünkü….” Bıktım özgürlükten! ‘Hindu asıllı bir ateist’ iken 1999’da Müslüman olan dünyaca ünlü Hint şairi ve yazarı Kamala Das, The Times of India gazetesine verdiği beyânâtında tesettürün kadınlar için fıtrî olduğunu bakın nasıl anlatıyor: “İslâmı seçmemde tesettürün büyük rolü var. Tesettürü seviyorum. Müslüman kadının hayat tarzını seviyorum. Erkekler, mesture bir hanıma dönüp bakmazlar. Tesettür emniyettir. Batı kültürünün kadına tanıdığı özgürlük beni cezbetmiyor. Bilhassa, erkeklerin arzularını kabartan özgürlüğü kastediyorum. Delhi’deki kitap fuarında yayıncılar müşteri çekmek için yarı çıplak mankenler kullandılar. Utanç verici bir şey. Kadın vücudu Hindistan’da bile ticarî meta haline geldi. “Ben özgürlük istemiyorum. Bıktım özgürlükten. Bütün samimiyetimle söylüyorum, özgürlük benim için bir yük haline geldi. Hayatımı düzenleyecek kurallar olsun istiyorum. Özgür olmayı değil, korunmayı arzu ediyorum ben. “24 yıl boyunca tesettürü tekrar tekrar denedim. Müslüman olmadığım halde Müslüman kadınlar gibi giyinip marketlere, konserlere, sinemalara gittim, seyahatlere çıktım. Gördüm ki mesture bir hanım her yerde saygı görüyor. Kimse dokunmuyor sana; laf atmaya bile cür’et edemiyor. Tesettür içinde tamamen emniyettesin. “İslâmın ilkeleri kadına kâfî derecede özgürlük alanı bırakıyor. Kadının kocasına veya daha yüksek bir otoriteye boyun eğmesini özgürlüğe aykırı bulmuyorum. Bunları dışlayan özgürlüğü fazlasıyla yaşadım, artık istemiyorum.” (Kaynak: 22.09.2007 tarihli Yeni Şafak gazetesi)
Tesettür, emniyet ve güçtür! “Müslüman ülkelere yaptığımız seyahatlerde cami ziyaretlerinde saygıdan dolayı başımı örtüyordum. Ancak Amerika’da toplum içine başörtüsü ve pardesü giyerek çıkmak ilk anda beni endişelendirdi. Ama projem için yapmam gerektiğine inanıyordum. Dışarı çıktığımda kendimi güçlü ve emniyette hissettim. Sanki kendime güvenim daha da artmıştı. Örtülü hanımların kuvvetli bir karaktere sahip olduklarını fark ettim. Batılıların düşündüklerinin aksine, onların hiç de baskı altında olmadıklarını anladım. Kendilerinden emin ve kıyafetlerinden dolayı gurur duyduklarını hissettim.” (3 Mayıs 2009, Zaman Pazar) Bu sözler, Washington Üniversitesi’nde “Müslümanların Amerikan Toplumundaki Yeri” konusunda proje çalışmasını götüren beş öğrenciden biri olan Hailey Woldt’a ait. Hailey, 8 ayrı ülkeyi ziyaret ederken sıra Türkiye’ye geldiğinde başörtülülerin üniversiteye alınmadığına şahit olmuş. Ama Amerika’nın çeşitli şehirlerinde tesettürlü bir hanım olarak hiçbir baskı görmeden yaşamış.
Dipnot: 1- Handan Koç önceki yıl Risâle-i Nur Enstitüsünün organize ettiği panel dolayısıyla Bediüzzaman Hazretleri hakkında Radikal gazetesi’nde yer alan bir yazı kaleme almış, özellikle Tesettür Risâlesi üzerinde hassasiyetle durmuş, bazı noktaların bu eserleri okuyanlarca açılmasını beklediğini ifade etmişti. Koç’un bu yazısını okuduğumuzda Tesettür Risâlesi üzerine “şerh” diyebileceğimiz “Tesettür Risâlesi Keşfedilirken” başlıklı 18 bölümlük bir diziden oluşan araştırma çalışmamızı meyve vermişti. 28.06.2009 E-Posta: [email protected] |