Şükrü BULUT |
|
Putin ile Ahmedinecad’ın duruşları |
Yanlış anlaşılma imkânına sahip yazıları yazmanın zorluğunu bilirsiniz. İfrat ve tefritlerini mütemadiyen tenkid ettiğimiz kişi ve fikir hareketlerini bir noktada “tebrik” etmeyi muhatabımıza anlatmak hakikaten müşkil. Hadiseyi elinizden geldiği kadarıyla tüm boyutlarıyla tasvir ettikten sonra, size göre bazı gerçekleri izah edebilirsiniz. Son yıllarda sefaheti, rüşveti, mesh-i insâniyeti, ahlâksızlığı, fuhşu, tembelliği, anarşiyi, cehaleti, ırkçılığı, global kaosu, kadını ifsad etmeyi, tarihe düşmanlığı, nesil ve karabeti tahrib etmeyi, çevreyi kirletmeyi ve aşırı tüketimi teşvik ve tervic eden “küresel bir cereyan” var ki, bildiğimiz komünizmden farklı olarak “modernite, yenilik ve hürriyet” maskeleriyle dünyada dolaşıyor. Bilhassa diktatörlüklerden çok çeken halklar ve milletler, gafletle bu cereyana taraf olabiliyorlar. Eğer ilmî bir araştırma yapılsa; yukarda özelliklerini saydığımız dehşetli global tahrip cereyanının teorisyenleriyle bilhassa Asya’ya musallat ettirilen istibdatların sahiplerinin aynı kişiler, fikirler, mahfiller ve coğrafyalar olduğu ortaya çıkacaktır. Cihan harpleri öncesinde ve sonrasında, insanlığın imkânsızlık ve cehaletinden yararlanarak “metazoriliği” kullanan şimal cereyanı, zamanı iyi okuyarak bu defa aynı neticeye “hürriyet, modernite ve yenilik” metoduyla gitmeye çalışıyor. Cepheden görünme yerine daha sinsi, derin ve sosyal hayatın hücrelerini tahrib eden aletleri kullanarak, dünden daha dehşetli, kalıcı ve esaret verici neticelere gidiyor. Müteaddit defalar yazdık ki; bu dehşetli cereyanların doğduğu 19. ve 20. yüzyıl Kuzey Avrupası’ndaki kaynaklar aynı. Kaynakları besleyen felsefî arka plânlar da aynı mahfile bakıyor. Felsefenin; psikoloji, biyoloji, sosyoloji, pedagoji, tıp, iktisad ve diğer dallarındaki üstadları da beraber çalışmışlardı ve günümüzde de çalışıyorlar... Rus milletinin bin senelik harsını, inancını ve değerlerini yerle bir eden dünkü Bolşeviklerin takipçileri olan “neocon ve neoliberal” adındaki küresel taarruzlara Rus milleti; kendi insanlığı, tarihi ve değerleri adına karşı duruyorsa, bu bir suç mudur? Bu taarruzda önemli olan; “yeni bolşeviklerin” çekirge sürüleri ve köpek balıklarını kullanarak elde ettikleri büyük sermayelerle yönlendirdikleri “global medyaya” rağmen Rusya’yı anlamaya çalışmak olsa gerek. Bu dehşetli düşmanları “harim-i ismetinden” çıkarmaya çalışan veya sokmamak için direnen milletleri tebrik etmemiz gerekirken; açık toplum ensititüsü ve para lehindeki global güçlerin emrine girmiş medyanın tesiriyle bu dehşetli cereyana taraf olmak, dünya büyüklüğünde bir cinayet olsa gerek. Bu meselede, dünyanın hayatına da kasteden bu dehşetli cereyanın propagandalarına aldanarak Rusya ve İran içindeki menfîliklere takılmak, kelimenin çıplak anlamıyla deccalin dolmuşuna binmek manasına gelir. Global çalışan zındıka ve dinsizlik organizeleri; Arap ülkelerinde, İndo-İslâm dünyasında, Kuzey Afrika´daki Müslümanların şeriattan gelen ahlâk, iffet, insanî değerler ve mevcut yapılarını “yenilik, hürriyet ve modernite” silâhlarıyla tahribe çalışıyorlar. Şayet batı dillerinden birisini biliyorsanız, Avrupa ve Amerika´daki yayınlara şöyle bir göz gezdirebilirsiniz. Maksatlı bir şekilde unutturulan BOP denilen sefahet ve dinsizlik tahrip projesinin İslâm âleminde etap etap, adım adım ve kare kare nasıl tatbik edildiğini göreceksiniz. Bu yazımızda İran’ın ifratını, yine Amerika ve İsrail’in desteğiyle gelmiş—Onun fanatikliğinden istifade için—Ahmedinecad'ın, radikal hareketini konuşmuyoruz. Düne kadar söylediklerimizde bu hususlar detaylıca izah edilmiştir. Fakat bugün için mazlum ve masum İran halkının rahatını bozmak isteyen, Neocon´ların silâhla yapamadıklarını turuncu yerine yeşil devrimle becermek isteyen ve Amerika – Avrupa’daki dinsizliğin desteğini arkasına alan “dinsiz sefih devrimlerin” şerrinden Müslüman İran ülkesini, masum zenginlikleri kurtarmaya taraf olmaktır. Doğrudur… İran ile Rusya'nın demokrasiye, insan haklarına ve refaha ihtiyacı vardır. Rejimlerindeki gayr-ı insanî durum düzeltilmelidir. Fakat modern bolşeviklerin eliyle değil. 1920'lerde Ortaasya'ya kızılordu ve bolşeviklerin hangi vaadlerle geldiklerini biliyorsunuz. Binbir fırıldakla Bağdat ve Kâbil'e giren neocon dediğimiz ex-komünistlerin oradaki zavallı halka hangi hulyaları yaşattığını da biliyoruz. Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan ve Lübnan gibi ülkelerde durumun vehameti de gözümüz önünde iken; Ahmedinecad’ı bahane ile Kemalist-Bolşevik ittifağına maddî manevî destek sağlamaya kalkışmamız, cehalet değil echeliyettir… Burada, ittifaklarından dolayı neolibarellerin şarkısını çalan ve sahipleri dindar bilinen medyaya da bir çift sözümüz var: Pis menfaatler için dinsiz zalimlerle beraber olunmaz. 12 Eylül ile 11 Eylüllerdeki zalimlere destek olmuş lokal ve global bazı medya patronlarının yaşadıkları zilletleri öğrenmemizde fayda var. Bu şarkı hep böyle devam etmez. Londra, New York ve Paris sokaklarındaki insanlar; Afganistan, Pakistan, Yemen ve İran´daki ne erkeği ve ne de kadını anlayamazlar. Dinsiz düşmanın kılıcından medet umanların akibeti hep acı olmuştur. Kâbil, Buhara ve Bağdat’taki her taş, bu ciğersûz hikâyeleri, neoliberal yazarlardan daha doğru anlatabilir. 27.06.2009 E-Posta: [email protected] |