Ali FERŞADOĞLU |
|
Şeytanlar niçin yaratılmış? |
Şeytan da ruhanî, ancak cinlerin pis-habis kısmından, meleklerin tam zıddı varlıktır. Hayır, güzellik ve iyilik adına hiçbir istidat ve kabiliyetleri olmayan şeytanlar sırf olumsuz davranır, kötülük düşünür ve işlerler. İlâhî son mesajda, şeytanların başının İblis, asıl isminin “Azâzil” olduğu, “nâr-ı semum” denen zehirli ve ısısı yüksek bir ateşten yaratıldığı beyan edilir: “Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.”1 Ateşten yaratılan şeytan, Hz. Âdem’in (as) topraktan yaratıldığını ileri sürerek, kibirinden Allah’ın “Âdem’e secde et / saygı göster!” emrine isyan ettikten sonra, “İblis ve Şeytan” adını almıştır. Evvelâ şeytan, Allah’ın insanı üstün kılmasını hazmedemeyerek kendi üstünlüğünü iddiâ etmiştir. Hâlbuki Allah, insana, bütün yarattıklarının üzerinde kabiliyetler vermiş ve onun üstünlüğünü meleklere, ona secde etmelerini emretmek sûretiyle göstermiştir. Sonra şeytan, Allah’ın emrine isyanından dolayı tövbe etmesi gerekirken, isyanını müdafaa etmiştir. Bununla da yetinmeyip intikam almaya ahdetmiş, Allah’tan ise af ve mağfiret değil, intikam için mühlet talebinde bulunmuştur. Bu talebinin kabulü de, neticede onu şükre ve tövbeye sevk etmemiş, kin ve isyanını arttırmıştır. Bu, bir kimsenin inat ve gurur sebebiyle melekler seviyesinden şeytanlığa kadar alçalabileceğini gösteren ibret levhasıdır. Burada “şeytanın ve çirkinliklerin yaratılması” meselesine kısa bir bakış atalım: İnsan aynı zamanda nefsî, yani olumsuz duygularla örülmüştür. İmtihan ve yükselmenin gerçekleşebilmesi için, şeytanın tasallutuna maruz kalması gerekir. Yani insaniyet bu sayede ortaya çıkmaktadır. Eğer nefis ve şeytan olmasaydı, insan olunmaz, ya melek veya hayvan gibi, makamlar sabit kalırdı. Şeytan, Hz. Ebûbekir (ra) gibi âlî / yüksek ruhlar ile Ebu Cehil gibi sefil ruhların birbirinden ayrılması için yaratılmıştır. Tıpkı madenlerin birbirinden ayrılması için ateşe tutulması gibi... Birbiri içinde karışık bulunan madenlerin, meselâ altın ile bakırın, elmas ile kömürün birbirinden ayrılması için ocaklarda üzerlerine ateş verildiği gibi; ehl-i imanın üzerine de şeytanlar ve şeytanların ortakları insiler verilmektedir. Şeytanlar olmasaydı, terakkî, yükselme, ilerleme, gelişme olmazdı. İşte, şeytan, serçelere musallat olarak onların kabiliyetlerinin gelişmesine sebep olan atmacalar gibi, insanların istidat ve kabiliyetlerinin gelişmesine sebep olmaktadır. *** Aslında şeytanın hiçbir gücü ve zorlayıcılığı yok. Sadece Allah’ın ona mühlet vermiş olduğu, Sebe’ Sûresi’nin 15’inci âyetinde de şöyle açıklanmaktadır: “Aslında şeytanın onlar üzerinde hiçbir gücü yoktur. Fakat Biz, ahirete iman edenleri ondan şüphe içinde olanlardan ayırt etmek için şeytana bu fırsatı verdik. Rabbin ise her şeyi gözetip koruyucudur.” Şeytan, insanlar için “apaçık bir düşman” 2 olarak tavsif edilmiş ve birkaç sûrede, “onun şerrinden Allah’a sığınmaya dâvet”,3 “Kim Allah’ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür...” 4 denilmiştir. Manevî cepheden yapılan taarruz ve hücumlar, mânevî kalkanlarla bertaraf edilir. Elektriğin çarpmaması için nasıl elektrik geçirmeyen malzeme, soğuğun çarpmaması için yünlü / pamuklu elbise, cehaletin çarpmaması için ilmî elbise kullanılmaktadır. Aynen öyle de, insi, cinni şeytanların çarpmaması için de, iman, Kur’ân, duâ, zikir, şükür ve fikir gibi mânevî kalkanlar kullanmak gerekir. Felak ve Nâs Sûreleri, şeytandan korunmanın yollarını gösterir: “De ki: ‘Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım. Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlık çöktüğü zaman gecenin şerrinden ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!’” “De ki: ‘Sığınırım ben insanların Rabbine, insanların Meliki mutlak sahip ve hâkimine, insanların İlâhına… O sinsi vesvesenin şerrinden, o ki insanların göğüslerine olumsuz / kötü fikirler fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah’a sığınırım.’”
Dipnotlar: 1- Kur’ân, Hicr, 27.; 2- Age., İsrâ 53; A’râf 22.; Yûsuf, 5.; 3- Age., Nahl, 99.; 4- Age., Nisâ, 119. 30.06.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |