Ali FERŞADOĞLU |
|
Cin çarpması |
Elektrik bizi çarptığı gibi, enerji boyutlarının lâtif kısmından yaratılan cinlerin de çarpması mümkündür. Ne var ki, her cin, her istediği zaman, her insanı çarpmaz, çarpamaz... Hiç şüphesiz insan ruhu, cinden daha üstün, daha güçlü, daha mükemmeldir. Zekâ, hafıza, idrak, şuur ve sâir istidat ve kabiliyetler açısından da bu böyledir... Vücudumuzda elektromanyetik akımlar, enerji boyutları vardır. Cinler de, farklı enerji türlerinden yaratıldıklarından, her istedikleri zaman, istedikleri âleme geçemezler. Herkese musallat olmazlar, olamazlar. Tıpkı elektriğin herkesi çarpmaması, çarpamaması gibi... Cinler enerji türlerinden yaratıldıklarından, zayıf karakterli, kimliğini bulamamış, yalnız başına yaşayan insanlara musallat olabilirler. İnsanın cinden çok üstün olduğunu ifade etmiştik. Dolayısıyla kendisinden basit bir varlıktan korkmasına gerek yoktur. Ancak korkulacak bir şey varsa, cehalet ve evhamdan kaynaklanan yersiz korkudur. İnsanlar elektrikten korkmamalıdır. Fakat onun mahiyetini bilmemesi ve tedbirsiz davranmaları büyük zararlara, hatta ölümlere sebebiyet verir. Elektrik cahil ve tedbirsiz insanları çarpar. Cinler de öyledir. Genelde karakter ve şahsiyeti gelişmemiş, duygularını kontrol edemeyen, bünyesi zayıf, cahil insanlara musallat olacakları gayet açıktır. Bunlar arasında aşırı vesvese, şüphe, sıkıntı, endişe, ürperti, heyecan, korku yer alır. Bunlara bağlı olarak da sefahet ve dalâlete atmaya, ibadet ve istikametten saptırmaya çalışırlar. Yaydıkları enerjiyle de, insanın beynini ve sinir merkezini etkilerler. Manyetik dengesini bozabilirler. Cinler hiçbir alâka yok iken kimseye musallat olmazlar. Elektrik havada vardır, kabloların içinde de var. Ama elektrikle uğraşmayanı, meşgul olmayanı elbette çarpamaz. Öyle ise onlardan korkmaya gerek yoktur. Kim elektrik yüklü kablolarla uğraşır ve meşgul olursa veya elektriğin mahiyetini bilmese, onları çarpması gibi, cinler de öyledirler. Bünyesi, akıl ve muhakemesi, inancı, ruhî dengesi yerinde olan ve cinlerin kanalına, yoluna girmeyen kimseleri çarpmayacakları kesindir. Cinler genelde psikolojisi bozuk, içine kapanık, korkak, pısırık, şizofren ve benzeri rûhî rahatsızlığı bulunanlara musallat olurlar. Bedenî hastalıklar da öyle değil mi? Mikroplar bile, morali bozuk, düşük şahsiyetlerle uğraşıp zarar vermez mi? Cin çarpması lâtif enerji boyutunda cereyan ettiğine göre, korunması, tedavisi de, o cinsten olacaktır. Elektrikten korunma, iletken olmayan eldiven, elbise veya el âletlerini kullanarak mümkün. Cinlerin de çarpmaması için, mânevî enerji kalkanı oluşturmalı. *** Yalnız bazıları, “Yok canım, cin min yok, çarpması da yok!” diyebilir. Kimi sıkıntılarımız, hissettiğimiz baskılar insî ve cinnî şeytanların çarpması olmasın! İnsan, düşünceleri, gözleri, elleriparmakları ve bilhassa nefesiyle dalga ve enerji yayar. Vücudun biomanyetik dengesinin enerjiyle bozulması imkân dâhilinde ise; düşünce, göz, el ve nefesle tedavi etmek de niye mümkün olmasın! Şu hususlar da birçoğumuzun yaşayarak kabul ettiği gerçeklerdir: Sıkıntı/üzüntü/stres gibi mânevî frekanslar, ülser/damar sertliği/şişmanlık gibi maddî hastalıklara sebep olur. Aynen öyle de, cin çarpması da (lâtif bir enerji akımı olduğunu belirtmiştik) hücre yapısını tahrip ederek, maddî hastalıklara inkılâb edebilir. Artık bu durumda nefes, okuma, duâ enerjisi, o hastalığı tedaviye yetmeyecektir. Çünkü hastalık maddiye inkılâb etmiştir ve tedavi de maddî olmalıdır. “İşte, ey ehli hak ve ehli hidayet! Şeytânı ins ve cinninin mezkûr desiselerinden kurtulmak çaresi: Ehli Sünnet ve Cemaat olan ehli hak mezhebini karargâh yap ve Kur’ânı Mu’cizü’lBeyan’ın muhkemât kalesine gir ve Sünneti Seniyye’yi rehber yap, selâmeti bul.”1
Dipnot:
1 Lem’alar, s. 8. 29.06.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |