29 Haziran 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Terörü Doğuran Irkçılığın Panzehiri (5)


A+ | A-

Kargaşaya yol açan usûl hataları

Cehalet, Hamidilikle geçmez

1890'lı yıllarda sömürgeci ve emperyalist devletlerin Şarkî Anadolu'ya olan yoğun ve yakın ilgisi, Sultan II. Abdulhamid'in dikkatini çekmiş ve onu bir hayli düşündürmüştü,

Sultan Abdülhamid, Osmanlı devleti bu bölgede güçlü kılmak ve aşiretlerden askerî yönden de faydalanmak için, Hamidiye Alayları'nı kurdurmuştu. Böylece, belirli bir nizam ve disiplin içinde aşiretlerin bir kısmının teşkilâtlandırılması sağlanacaktı.

Uygulanan bu yeni politikadan, şu faydaların sağlanacağı hesap edilmişti:

1) Merkezi otoritenin sağlamlaştırılıp devletin daha etkili olabileceği yeni bir sosyo–politik denge kurmak.

2) İngiltere ve Rusya'nın saldırılarından bölgeyi korumak ve bir güç dengesi oluşturmak.

3) Ecnebilerin kışkırtmasıyla çabuk tahrik olan ve büyük bir potansiyel tehlike arz eden Ermenilerin yıkıcı faaliyetlerine de engel olmak.

4) Bu tedbirlerle otoriter yönü ağır basan Pan–İslâmîzm politikasını daha rahat yürütebilmek.

Konu ciddî, niyet iyi, gayet güzel, yapılan düzenleme de fena değil.

Ancak, işin uygulama safhasına ve hasıl olan neticeye bakıldığında, faydanın mı, yoksa zararın mı daha çok olduğuna hükmedemiyorsunuz..

Esasında, "Hamidilik" uygulamasının, umum Şark'ın ve hasetsen Kürt nüfusunun en çok muztarib olduğu "cehalet, zaruret, ihtilaf" hastalıklarının hiçbirine çare olmadığını söylemek mümkündür. Aksine, yaranın daha da azdırılmış olduğu savunulabilir. Çünkü Hamidiye ağaları ve paşalarının zulümkârlıkları, bu sayede daha da sistemli ve adeta dokunulmaz bir hal almştır. (*)

1914 yılında l. Dünya harbi patlak verince, Kürdistan coğrafyasının muhtelif yerlerinde de birtakım muharebeler cereyan etti. Kontrolsüz gelişen bu fırtınadan, Kürt toplumu da elbette ki nasibine düşeni aldı. Osmanlı kuvvetleri Kafkas Cephesi'nde mağlûp düşünce, Rus kuvvetleri Erzurum ve Van'a kadar yayıldılar. Ta Bitlis'e kadar gelip Anadolu'nun bağrına dayandılar.

1917'de meydana gelen büyük Ekim Devrimi sebebiyle, (Bolşevik ihtilâli) Ruslar bu bölgelerden çekilmek zorunda kaldı. Fakat, bu boşluğu doldurmak üzere, İngilizler tez elden harekete geçti. Lord Curzon: "Hindistan'ın Batı sınırı Fırat'tan geçer" sözleriyle niyetlerini açığı vurdu. Hindistan, İngiliz sömürgesi idi.

Yedi cepheden gelen şiddetli taarruzlara kaşı, Osmanlı Devleti adeta canını dişine takarak çarpışıyordu. Ancak, yine de mağlûbiyet mukadder oldu. Neticede "Ermeni mezalimi"ni de hesaba katarsak, savaş, diğer bölgelerde olduğu gibi, Kürt bölgesinde de büyük bir sarsıntı ve tahribat meydana getirmiş oldu.

Sonuç olarak, bilinen tarihi seyri içersinde büyük bir Kurtuluş Savaşı verildi ve önemli bir zafer kazanıldı.

Şeyh Said'in niyet ve hareketi

Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte İttihat ve Terakki'nin uzantısı sayılabilecek yeni siyasi yapılanma bir dizi kararı uygulamaya soktu. Hilafet lağvedildi; tekke ve medreseler kapatıldı; ilk anayasa metninde yer alan "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dinî, din–i İslâmdır" maddesi kaldırıldı. İslâmî değerler, elitlerin gözünde hafife alındı.

Bu din dışı gelişmeler halkın üzerinde, özellikle bu dinî yönden daha hassas olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayanlar üzerinde büyük üzüntü ve derin tesirler husûle getirdi.

Hatta, Şeyh Said'i harekete geçiren en önemli saik de–bazı iddiaların aksine–Kürtlerin millî kıyam arzu ve talebi değil, özellikle yeni kurulan hükûmetin hem Osmanlı'ya zıt hem de İslâma muarız durumdaki fikir ve politik tavrıydı.

Şeyh Said'in ortaya çıkıp "din adına karşı koyma içtihadı"nda bulunması, gerek usûl ve gerekse esas itibariyle yanlıştı. Zira, şeriata göre bir İslâm toplumunda hem "dahilde kuvvet kullanılmaz"dı, hem de kuvvetin kullanılması halinde her iki taraftan da özellikle mâsumların zarar göreceği muhakkaktı.

İki yanlıştan bir doğrunun çıkmadığı mâlum. Şeyh Said de, bir yanlışa karşı çıkayım derken, bir başka yanlışa düşüyordu. Nitekim, netice de gösteriyor ki, o kalkışmanın ne Türklere, ne Kürtlere, ne de Türkiye Müslülanlarına hiçbir faydası dokunmamış, bilâkis büyük zararı görülmüştür.

Şeyh Said, "iyi niyetli" bir girişimde bulunmuş olabilir. Tıpkı, Sultan Abdülhamid'in "Hamidiye Alayları"nı kurmaktaki niyeti gibi.

Ancak, şu da kesin bir gerçektir ki, her iyi niyetten iyi netice çıkmıyor. Esastaki doğruluk kadar, usûldeki doğruluk da önemli. Hatta, prensip olarak usûl esastan önce gelir. Yani, esasa gitmek için, öncelikle doğru bir usûle riayet etmek gerekir.

..................................

(*) Bu hususta Üstad Bediüzzaman'ın Cizre'deki Hamidiye kumandanı Miran Aşireti reisi Mustafa Paşa ile hatırası örnek verilebilir. (Bkz. Nursi, Said, "Tarihçe–i Hayat", Yeni Asya Neşriyat, İst. 1996 s. 38)

29.06.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.06.2009) - Terörü Doğuran Irkçılığın Panzehiri (4)

  (25.06.2009) - Anahtar kelime: Aksülamel

  (24.06.2009) - Zıtlaşma başlıyor

  (23.06.2009) - Terörü Doğuran Irkçılığın Panzehiri (1)

  (22.06.2009) - Amasya'da başbaşa, Ankara'da dişdişe

  (20.06.2009) - Çeşit çeşit okumalar

  (18.06.2009) - Okuma programında irade terbiyesi

  (17.06.2009) - İki öğünlü hayat

  (16.06.2009) - Menderes'in Osmanlı'ya hürmeti

  (15.06.2009) - Bir darbecinin feci âkıbeti

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.