M. Latif SALİHOĞLU |
|
Bir darbecinin feci âkıbeti |
Türkiye'de yaşanan ilk darbe, 1876 senesinde I. Meşrûtiyet'in ilânından yaklaşık altı ay evvel vuku buldu: 30 Mayıs günü. Darbecilerin başında ise, zamanın Genelkurmay Başkanı (Serasker) Hüseyin Avni Paşa vardı. Paşa, bu yaptığını 15 Haziran günü canıyla ödedi. 30 Mayıs 1876'da Sultan Abdülaziz'i tahttan indiren askerler, ona çok kötü muamelede bulundu. Sonradan ortaya çıkan bilgi ve belgeler, aslında birer utanç vesikası hüviyetinde. Mazlûm padişahı bir odaya hapsettiren darbeciler, aynı zamanda ondan korktukları için, çok sinsice bir sûikast planını hazırladılar. Günlerce aç bırakıp önce o pehlivan yapılı sultanı takattan düşürdüler. Sonra da odasına kuvvetli cellâtları sokup ellerini bileklerinden kestiler. Bu yaptıklarına ise, ne yazık ki "intihar" süsü verdiler: 4 Haziran 1876. Halkın ekseriyeti, hadisenin intihar olmayıp, düpedüz bir cinayet olduğuna inandı. Sorumlu olarak da, Hüseyin Avni Paşa ile yakın adamlarını bildi.
Peşpeşe gelen ölümler Sultan Abdülaziz'in vefatından 4 gün sonra, Osmanlı ordusunda genç bir subay olan Çerkes Hasan'ın ablası Neş'erek Hatun da hastalanarak vefat etti. Aradan 3–4 günlük bir zaman geçmişti ki (15/16 Haziran gecesi), bu kez darbe lideri Hüseyin Avni Paşa ile aralarında Hariciye Nâzırının da bulunduğu beş kişi Çerkez Hasan tarafından vurularak öldürüldü. Çerkes Hasan ise, 17/18 Haziran gecesi sabahın erken saatlerinde Genelkurmay Başkanlığının (şimdiki İstanbul Üniversitesi) Bayezid kapısında asılmak sûretiyle idam edildi. Bütün hadeseleri korku ve dehşet içinde takip eden yeni padişah Sultan 5. Murad, elinde olmadan evham hastalığına yakalandı ve sonunda cinnet geçirecek bir noktaya geldi. 31 Ağustos'ta doktorların raporuyla tahttan indirildi ve onun yerine Sultan Abdülaziz'in yeğeni Sultan II. Abdülhamid tahta getirildi. Yaşanan o dehşet döneminin tesiriyle Sultan II. Abdülhamid de evham hastalığından nasibini aldı ve bu hastalığı ömrünün sonuna kadar üzerinde taşımak bahtsızlığını yaşadı.
Çerkes Hasan Vak'ası 15/16 Haziran gecesi, darbecibaşı Hüseyin Avni Paşa ile yakın adamlarının bir baskın sonucu öldürülmesi hadisesi, Osmanlı tarihinde "Çerkes Hasan Vak'ası" şeklinde yer aldı. Henüz 26 yaşında genç bir subay olan Çerkes Hasan, aynı zamanda katledilen Sultan Abdülaziz'in kayınbiraderi ve Şehzade İzzeddin Yusuf Efendinin de yaveriydi. Çevik, cesur, silâhşör ve gözüpek bir subaydı. Bu sebeple, derbeci katiller ondan korkuyordu. Korktukları için de, uzak bir diyâra onu tayin ettiler. Ancak gitmedi, gitmek istemedi. İçeri atıldı. Sonra, tanıdıkların ricasıyla ve tayin yerine gideceği vaadiyle serbest bırakıldı. İşte, tam da serbest bırakıldığı gece, yanına bir kama ve 4–5 adet tabancayı da alarak Hüseyin Avni Paşanın peşine düştü. Birkaç yerde izini sürdü ve nihayet o gece Beyazıt Soğanağa Mahallesindeki Sadrâzam Mithat Paşanın evinde olduğunu tesbit etti. Meğerse, devletin bütün ileri gelenleri o gece konakta yapılacak olan toplantıya çağrılmış. Üzerindeki üniformasıyla gittiği için, konağın görevlileri tarafından her nasılsa engellenemeden içeri giriyor. Toplantının yapıldığı salona giren Çerkes Hasan'ın karşısında asker ve hükümet erkânından tamı tamına 13 şahsiyet var. Bir elinde tabanca, diğerinde kamasıyla salonun kapısında "Davranmayın!" diye bağırmasıyla, neye uğradığını şaşıran H. Avni Paşaya ateş etmesi bir oldu. Paşaya iki kurşun isabet etti. Yaralı halde kaçıp kurtulmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Paşaya yetişen Çerkes Hasan, elindeki kamasıyla vurup vücudunu delik deşik etti. Konağın sahibi ve aynı zamanda Sadrâzam olan Mithat Paşanın harem odasına kaçması ve buradaki bir elbise gardrobuna girip saklanmasıyla kurtulduğu rivâyet edilir. Dışarıdan askerlerin gelip Çerkes Hasanı teslim almalarıyla son bulan baskında toplam beş kişi ölürken, üç kişinin de ağır şekilde yaralandığı tesbit edildi. Ertesi gün alelusûl şekilde mahkemeye çıkartılan Çerkes Hasan, Beyazıt Meydanındaki bir dut ağacının dalına asılmak sûretiyle idam edildi. Çerkez Hasan, halkın nazarında bir kahraman oldu. Hüseyin Avni'nin ölümüne bir cihet sevinen halk, Sultan Abdülaziz'i ise hiç unutmadı. Onun için nice ağıtlar yakıldı, mersiyeler söylendi. İşte, o mersiyelerden meşhûr olmuş birkaç mısra: Seni tahttan indirdiler Üç çifteye bindirdiler Topkapı'ya gönderdiler Uyan Sultan Aziz uyan Kan ağlıyor bütün cihan 15.06.2009 E-Posta: [email protected] |