Cevher İLHAN |
|
Rekor krize âcil tedbir… |
Derin darbe ve “belge” tartışmaları hengâmesinde açıklanan resmî ekonomik rakamlarla Başbakan’ın “ulusa sesleniş”inin aynı güne denk gelmesi, Türkiye’de gündemin ne denli çarpıtıldığının bâriz bir örneği oldu. Başbakan’ın televizyonlarda, ekonomik göstergelerin krizin etkilerinin yavaş yavaş azaldığını gösterdiğini söyleyip “pembe tablolar” çizdiği bir sırada, TÜİK’in İkinci Dünya Savaşından bu yana görülmeyen 13.8 küçülme raporu, bütün çarpıcı gerçeğiyle ortada. Böylece ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Babacan’ın haftalar önce, “En kötü dönemi geride bıraktık” iddiasını da daha baştan boşa çıkarıyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin, savaş yıllarını hatırlatan ekonomik daralma, rekor işsizlik ve sanayi üretiminin durma noktasına gelmesiyle açıkladığı ihracattaki büyük düşüş tesbiti, bunun bir başka “belge”si. Türkiye’nin 2009 yılı Haziran ayı ihracatının, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 32,78’lik düşüşü, iş âlemini tedirgin ediyor. Ekonomistler, üstüste iki çeyrek yılda küçülmeye uğrayan ekonominin artık teknik olarak resesyonda olduğunu belirtiyorlar. Dünyada en çok daralan üçüncü ülke olarak, hükûmetin hâlâ umut pompalaması yerine, ciddî ve zamanında tedbirler almasının gereğini bildiriyorlar…
“KÜRESEL KRİZ” MÂZERETİ GEÇERSİZ… Gerçek şu ki ekonominin durumunu her fırsatta geçmişteki “ekonomik krizleri” ve özellikle Ecevit Başkanlığındaki 28 Şubat postmodern darbe sürecinin son siyasî aktörü Anasol-M hükûmeti zamanında patlak veren krizle kıyaslayan Başbakan Erdoğan’ın bu mukayesesi de anlamını yitirdi. Aslında AKP siyasî iktidarı, Anasol-M döneminde “ekonomiyi düzeltmek” için Amerika’dan getirilen Kemal Derviş’in programını aynen uyguladı. Derviş’in “15 günde 15 yasa” diye koalisyon hükûmetini “ikna” ederek çıkarttığı, içinde tarımı, köylüyü ve çiftçiyi bitiren “şeker ve tütün yasaları”nı aynen devam ettirdi. Ne var ki yedi yıldır her krizin ardından görülen “toparlanma”yı “ekonomide başarılı politikalar” diye lanse eden AKP hükûmetlerinin sürdürdüğü “Derviş’li ekonomi politikaları”, hiç beklenmedik bir biçimde, dıştan esen “küresel kriz” rüzgârıyla yeniden duvara tosladı. Doğrusu, “küresel kriz” mâzereti de gerçersiz; çünkü krizin kaynağı ABD’de ekonomi ancak yüzde iki buçuk küçülürken, birçok ülkede yüzde beş dolayında kaldı. Çin, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerde ise büyüme rakamları devam etti. Sanayiciler bunun çok vâhim bir durum olduğunu belirtmekteler. Zira yüzde 25.4 ile ticaret sektöründe yaşanan daralmayı, yüzde 18.5 ile sanayi sektörü takip etti. Yüzde 10.8’le tek büyüyen sektör ise bankacılık oldu… 2008’in son çeyreğinde yüzde 6.2 küçülen ekonominin dolar bazında yüzde 30’lara varan daralmayla dibe vurması, her kesimi ve bilhassa yoksulluk sınırındaki geniş halk yığınlarını endişelendiriyor. O denli ki memur, işçi ve emekli gibi ücretli kesime yapılan altı aylık zamlar, artık piyasaların durgunluğuyla açıklanan düşük enflasyon rakamlarının karşısında bile komik kalıyor. Türkiye Kamu-Sen’in, “2009 yılının birinci 3 aylık diliminde yüzde 13.8 oranında eridik” yakınması ise bunun bir diğer ifâdesi. KRİZİN FATURASI BÜYÜMEDEN… Bilindiği gibi, bugünkü 13.8 küçülmeye karşılık, koalisyon partilerini sandığa gömen 2001 krizinde Türkiye ekonomisi 5.7 küçülmüştü. Ekonominin İkinci Dünya Savaşı esnasında ekonomi ancak yüzde 15.3 küçülmesine mukabil, bugünkü tabloyu değerlendiren uzmanlar, günümüzde yaşanan rekor gerileme ile krizin faturasının ağır olacağını uyarmaktalar. Bu hususta, öncelikle AKP hükûmetinin ekonomiden sorumlu eski Bakanı Abdullatif Şener, “AKP hükûmetini ekonomide dünyanın en başarısız hükûmeti” olarak nitelendirmesi anlamlı. 13 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığına dikkat çeken Şener, krizin Türkiye’yi “teğet” geçmediğini tam damardan girdini belirtiyor. Keza önceki Maliye Bakanı Unakıtan bile, yine bildik uslûbüyle vaziyetle istihza ediyor; “Kriz her halde Başbakan’ı teğet geçti” cümlesiyle krizin ekonomiyi vurduğunu itiraf ediyor. Şüphesiz krizlerin demokrasiyle yakından ilişkisi var. Ekonomideki küçülmeden son 54 yılın rekorunu kıran siyasî iktidarın Türkiye’nin global krizin etkilerini en kısa zamanda bertaraf edecek ve piyasalara güven verecek iktisadî politikalarla demokratikleşmeyi birlikte yürütmesi ve âcil tedbir alması gerekiyor. Gecikmeden, oyalamadan ve krizin faturası daha da büyümeden… 04.07.2009 E-Posta: [email protected] |