Cevher İLHAN |
|
Yasama döneminden kalanlar… |
Meclis tatile girdi. Başbakan’ın halka karşı, “Gündemimiz bitinceye kadar bize tatil haram” diye muhalefete yüklendiğinden iki hafta sonra, Parlamento’nun normal süresinde yaz tatili başladı. Ekonomik kriz tsunamisinden “Ergenekon dalgaları”na, mahallî seçimlere kadar birçok önemli konu, yine yoğun gündemin kesâfeti altında kayboldu. İktidar, yine “yüzlerce yasa” listesi çıkaracak, sabaha dek çalışmalardan bahsedecek. Ancak geçtiğimiz dönemden kala kala, mayınlardan temizlenmiş toprakların yabancılara 44 yıla varan sürede kullandırma seçeneği”nin yer aldığı “mayın yasası” ile “kredi kartları yasası” kaldı. Ki Başbakan da “ulusa sesleniş” konuşmasında özellikle bunu nazara verdi. Geçtiğimiz yasama yılından bir şey daha kaldı. Meclis’teki muhalefetin ortak hazırlığına rağmen iktidar partisi grubunun yanaşmamasıyla “İsrail’in Gazze saldırısı”na dair Meclis’in bir kınama kararı alamaması, geçen yasama döneminin “önemli icraatlarından”(!) olarak tarihe geçti. Doğrusu, Başbakan’ın “Davos çıkışı”nın ardından AKP siyasî iktidarının Gazze saldırısına karşı takındığı tutuk durum, Ankara’nın ABD ve İsrail’le ilerletilen ilişkilerindeki tezatlı zâfiyetini açığa çıkardı. Anadolu’nun dört bir yanında halkın meydanlarda lânetlediği, Başbakan’ın topa tuttuğu vahşete millet irâdesinin temsilcisi Meclis’ten Gazze hakkında bir “kınama bildirisi” çıkmadı. AKP Grup Başkanlığı, Meclis’teki diğer siyasî partilerden gelen ortak bildiri teklifine, “Dışişlerine danıştık, dengeler varmış” mülâhazasıyla, “İsrail ile diplomatik ilişkilerde sıkıntı oluşturmaması” gerekçesiyle “ortak bildiri”yi geri çevirmesi Meclis’in ayıbı oldu.
GERÇEK GÜNDEM KAPATILDI… Yine bu dönemde Bush’un gitmesiyle Erdoğan “o görev bitti” dese de, sonuçta Başbakan’ın aldığı “BOP’un eşbaşkanlığı görevi”yle “stratejik müttefiklik” içindeki ABD’nin jandarması İsrail’e hiçbir etkili diplomatik yaptırımda bulunmadı. Halka karşı siyasî şovdan öteye geçmeyen kınamalarla geçiştirildi. Ayrıca Obama’nın renkli ziyaretiyle Meclis’te telkin ettiği “Ermenistan sınır kapısının açılması” ve geceyarısı gizlice hazırlanan “yol haritası”yla Cumhurbaşkanı Gül’ün “büyük fırsat” çıkışının çıkmaza girmesine kadar, birçok konu çözülmeden Türkiye’nin gündeminden geçti. Gerçek gündem başka günübirlik nevzuhur gündemlerle kapatıldı… Bu arada Cumhurbaşkanı’nın “tarihî fırsat” diye nitelendirdiği “terör sorunu” yine yüzüstü kaldı. Türkiye’nin AB ve demokratikleşme sürecindeki tıkanma aşılamadı; demokratikleşmede arpa boyu bir yol gidilemedi. Başta “yeni demokratik sivil anayasa” olmak üzere demokratikleşmeye, temel hak hürriyetlere dair birçok husus gündemden kaydı. Ne siyasetin demokratikleşmesini esas alan siyasî partiler ve seçim kanunu, ne “yargı reformu” çıkarıldı. Eğitimin demokratikleşmesinde de bir adım atılmadı; YÖK yasası çıkarılamadı, katsayı haksızlığı giderilemedi, yasaklı Kur’ân kursları kanunu ve yönetmeliği değiştirilemedi, başörtüsü yasağı da yaygınlaştırıldı. Dinî özgürlükler, din eğitimi ve öğretimi genişletilemedi… Son günde askerî personele sivil mahkemelerde yargılanması yolunu açan yasa değişikliği yapıldı. AB’nin “iyi bir gelişme” olarak takdir ettiği “yasa”nın, yasama döneminin son gününde geceyarısı apar topar çıkarılmasının Türkiye’nin yüzde 13.8 küçülmeyle İkinci Dünya Savaşından bu yana rekor sinyallerini veren ekonomik daralma rakamlarının resmen açıklanmasıyla ve 7.5 saat süren MGK toplantısıyla aynı güne denk gelmesi, dikkat çekici oldu. 12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT’IN YARGILANMASI Ancak ne olursa olsun; Meclis Türkiye’nin gerçek gündemini görüşmeden tatile girdi. Böylece darbe ortamının olgunlaşması için provokasyonlarla halkın kamplaşma ve kutuplaşmaya itilip çatıştırıldığı, resmî rakamlara göre beşbin beşyüz, gerçek tespitlere göre on binden fazla insanın katledilmesine göz yumulduğu, altıyüz bin kişiye işkence edildiği 12 Eylül darbesini ve darbecilerini koruyup kollayan Anayasa’nın Geçici 15. maddesinin değiştirilmedi. Başbakan’ın muhalefetten gelen, darbe dönemi tasarrufların ve darbecilerin yargılanmasını “sulu şaka” görmesiyle, 12 Eylül’ün hesâba çekilmesi bir başka bahara kaldı. “11 Eylül günü akan kanın nasıl 12 Eylül günü durduğu”nun hesâbı sorulamadı. Dileriz, yeni dönemde 12 Eylül darbesiyle ve darbecileriyle hesaplaşılır. 12 Eylül darbesi lideri Evren Paşa’nın “emir subayı” 28 Şubat postmodern darbesi mimarı Çevik Bir’in “Ergenekon soruşturması” verdiği ifâdenin arkası gelir; bütün darbeciler ve postmodern darbeciler yargılanır. Ve dileriz, iktidar partisinde ufaktan başlayan “yandan çark” dönüşler akim kalır; en azından yargının AB standartlarına ulaşmasına ve sivil demokratik otoritenin tesisinde önemli olan son yasadan yine vazgeçilmez. Bir defa daha Türkiye’nin gerçek gündeminden cayılmaz… 02.07.2009 E-Posta: [email protected] |