Şaban DÖĞEN |
|
Cevherin kıymetini sarraf olan anlar |
Bir çocuğun eline elmas parçasını, bir de 1 lira verseniz, “Bu taşı ben ne yapayım?” deyip fırlatıp atabilir. Onun gözünde elmas parçası bir taştır, 1 lira daha değerlidir. Ama siz bir sarrafa götürdüğünüzde çocuğun taş sandığı elması öpüp başına koyar. Çocuk ruhlu olan, aklı, idraki, ilmi inkişaf etmemiş bir insan için de güzel sözün, fakir görünümlü ama elmas değerindeki insanın bir değeri olmayabilir. Ama Allah Resûlü’nün (asm) böylesine cevher ruhlu insanlara kıymet verdiğini biliyoruz. Allah Resûlü’nün (asm) mânevî varisi Hz. Ömer de (ra) öyleydi. Onun o Yüce Rehberi’nden (asm) aldığı ders ve ölçüyle nasıl bir insan sarrafı olduğunu görüyoruz. O, bir kısım özelliklerini öğrendiği Peygamber âşığı Hz. Üveys’e, yani Veysel Karanî’ye büyük bir değer vermişti. Bir defasında Medine’ye gelmişti de onunla özel ilgilenmişti. Karşılıklı konuşmalar oldu aralarında. Ona nereye gideceğini sordu. O da, “Kufe’ye” cevabını verince, “Sana yardımda bulunması için Kufe valisine birşey yazayım mı?” “Hayır!” dedi Hz. Üveys. Fakirler arasında bulunmayı arzu ettiğini söyledi. Sonra da ayrıldı. Ertesi sene hac mevsimi geldiğinde Hz. Ömer (ra), Karenlilerden birine onun durumunu sordu. Perişan ve muhtaç bir halde olduğunu, buna rağmen kimseye ihtiyacını arz etmediğini öğrendi. Hz. Ömer (ra), o kişiye Resûlullah’ın duâsının makbul oluşu ve duâ etmesini istemesiyle ilgili hadisini hatırlattı. O da memleketine dönünce Hz. Üves’e bunu aktardı. O ise şu karşılığı verdi: “Sen hayırlı bir yoldan döndün. Dönüşün benden daha yeni. Sen benim için Allah’tan af dile!” Duâya bir türlü yanaşmamıştı Hz. Üveys. Ancak Hz. Ömer’le karşılaşıp karşılaşmadığını sormuş, karşılaştığını öğrenince de duâ etmişti. Bu olay, Hz. Üveys’i insanların gözünde daha da büyülttü. Ona karşı hürmetlerini daha da arttırdılar. 02.07.2009 E-Posta: [email protected] |