Şaban DÖĞEN |
|
“Bediüzzaman’la tanışabilir miyim?” |
1991’İn bahar ayları… Gazetemizin henüz Cağaloğlu’nda faaliyet gösterdiği günler… Yazarlarımızdan Latif Salihoğlu bir mesai sonu evine tam gitmek üzereyken bir telefon çalar. Kırık bir Türkçe ile konuşan telefondaki kişi isminin Biyon (Bijon), memleketinin İsveç olduğunu, İstanbul İkitelli’deki Sabah-Atv medya grubunda Türkçe-İngilizce tercümanlık yaptığını belirttikten sonra bir konuda yardım ister. Arkadaşımız her türlü yardıma hazır olduğunu belirttikten sonra Biyon şöyle söze başlar: “Efendim, ben epey zamandır takip ettiğim gazetenizin bir değerli yazarıyla şahsen gelip görüşmek, tanışmak istiyorum. İkinci sayfada yazıyor. İsmi Bediüzzaman Said Nursî.” Sonra da konuşmalar şu minvalde geçer: “Said Nursî mi dediniz?” “Evet, evet o. Nursî dedim. Kendisiyle görüşüp tanışmak için bana yardımcı olabilir misiniz? Daha doğrusu bir randevu sağlayabilir misiniz?” “Sayın Biyon. Ben size yardımcı olmaya çalışırım da… Ama doğrusu merak ettim? Niçin özellikle Bediüzzaman? Hani, gazetemizin başka yazarları da var. Bunların arasında Bediüzzaman’ı tercih etmenizin özel bir sebebi mi var?” “Özel bir sebebi var elbette. Anlatayım… En baştan anlatayım…” Biyon Üstad Bediüzzaman’ın hayatta olduğunu sanmaktadır. Lâtif Bey de bunu öncelikle söylemek istemez. Düşüncelerini anlamaya çalışır. Biyon ise sebebini şöyle anlatır: “Sabah gazetesi yazı işleri masasına diğer gazeteler gibi Yeni Asya da geliyor. Aylardır bu gazetenin hemen hepsini okuyor, takip ediyorum. Fakat son zamanlarda en çok okuduğum ve istifade ettiğim gazetelerin başında Yeni Asya geliyor. Yeni Asya yazarlarından da birinci sırada Bediüzzaman geliyor.” Bijon neden Yeni Asya’yı beğeniyor, öncelik veriyordu? Latif Bey de, “Önce, neden Yeni Asya?” diye sormaktan alamamış kendini. Biyon’un ifadeleri ilginç. Diyor ki: “Her şeyden önce edepli bir gazete. İçinde açık-saçıklık yok. Pespaye reklâmlar yok. Bu yönüyle bizim ‘çöplük’ dediğimiz dünyalık gazetelerden ayrılıyor. Ayrıca gazetenin yayın politikasında dinci radikalizme de yer yok. Hep özgürlükten, demokrasiden yana, dengeli bir düşüncenin varlığını görüyorum.” “Doğru” der Latif Bey. Sonra da “Peki, yazarlar arasında en çok Bediüzzaman’ın yazılarını takip ve takdir etmenizin sebebi ne? İzah eder misiniz?” “İzah edeyim. Evet, en çok Bediüzzaman’ın yazılarını okuyor ve takdir ediyorum. Hatta, yazılarını hayranlık derecesinde takip ettiğimi söyleyebilirim. Çünkü o bambaşka yazıyor. Nasıl anlatayım bilemiyorum” deyince Latif Bey anlatmasını söylüyor. O da bakalım neler söylemiş? Bir sonraki makalemizde de bunun üzerinde duralım İnşaallah. 22.06.2009 E-Posta: [email protected] |