Faruk ÇAKIR |
|
Ümit veren gelişmeler |
Bir bütün olarak İslâm dünyasının ciddî sıkıntıları olduğu herkesin malûmu. Bunun yanında mevcut problemleri çözmek için ittihad ve ittifak gayretlerinin de sürdürüldüğü görülüyor. Son aylarda bilhassa İstanbul’da düzenlenen çok sayıda sempozyum, panel ve benzeri toplantılarda bu hususlar dile getiriliyor. Bu cümleden olarak İstanbul yine önemli bir toplantıya ev sahipliği yapıyor. Avrupa’daki Müslümanların problemlerine çözüm arayan âlimler, İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nin (İDSB) katkılarıyla İstanbul’da bir araya geldi. Avrupa Fetva ve Araştırma Komisyonu (AFAK) 19. Dönem Toplantısı Salı günü İstanbul Okmeydanı’ndaki Grand Cevahir Otel’de başladı ve 4 Temmuz’a kadar devam edecek. Açılış toplantısında yapılan konuşmalar pek çok yönüyle dikkat çekiciydi. Bir defa konuşmacıların anlattığı ‘dert’ler ve bahsettikleri ‘çözüm’lerin tamamı, hülâsa olarak Risâle-i Nur’da işaret edilen konulardı. Fatih Camii İmam Hatibi Osman Şahin’in okuduğu Kur’ân’la başlayan toplantıda ilk konuşmayı İDSB Genel Sekreteri Necmi Sadıkoğlu yaptı. ‘Âlim’lerin hem yaptıkları hem de yapmadıklarından dolayı sorumlu olduğuna dikkat çeken Sadıkoğlu, “İhtilâflar büyük bir cinayet hükmündedir. Dünya dönüşüm ve değişim yaşıyor. Bazı odaklar İslâmı lekeleyecek tuzaklar kurmanın peşinde. Bu sebeple Müslümanlar mutlak ittihad ve ittifak içerisinde olmalıdırlar. Birlik sebebimiz çok ve hiçbir hâdise bizim ümidimizi kırmamalıdır” şeklinde konuştu. “Bu şehri fethedenleri rahmetle anıyorum” diyerek söze başlayan AFAK Genel Sekreteri Şeyh Hüseyin Muhammed Halâva da AFAK’ın özel bir ihtisas kuruluşu olduğunu ve maksadının gençlerin problemlerine çare aramak olduğunu ifade etti. İslâm ümmetinin hedefinin ‘orta yol’ olduğunu hatırlatan aynı konuşmacı, “Bu konsey şiddete ve fanatikliğe yönelmeyecek. Fetvada kolaylaştırma ve dâvette müjdelemeyi esas alacak” dedi. Bir diğer konuşmacı da Rotterdam İslâm Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz oldu. Akgündüz’ün, Arapça olarak yaptığı konuşma hayli ilgi gördü. Akgündüz konuşmasında,—daha önce gazetemizde de yer alan—Avrupa Kiliseler Birliği’nin Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (asm) ‘peygamber’ olarak kabul etmeleri hakkındaki kararlarını hatırlattı ve Materyalizm’e karşı hakikî İsevîlerle ittifak etmek gerektiğini söyledi. Irak savaşı, 11 Eylül saldırısı ve son olarak da ekonomik krizin; İslâm dininin Avrupa’da daha fazla yayılmasına ve tanınmasına sebep olduğuna dikkat çeken Akgündüz, “Kriz, Hıristiyan dünyasını maddî olarak zayıflattı ve onlar da Müslümanlara muhtaç oldu. Ümitsizliğe düşmemek gerek. Dünyanın geleceği İslâm’ındır” şeklinde özetlenebilecek bir konuşma yaptı. Toplantının en can alıcı konuşmasını ise Mısırlı âlim ve Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf El-Karadavî yaptı. Karadavi’nin duâyla başlayıp duâyla bitirdiği konuşması bize Risâle-i Nur’un bakış açısını hatırlattı. “Biz Avrupa’nın da hayrı için çalışıyoruz” diyen Karadavi’nin konuşmasını şöyle özetlemek mümkün: “Fetvalar bir ihtiyaçtan doğuyor. Bu ümmet, dininden ayrılmaz. Biz, Avrupa’daki ‘Müslüman azınlığı’ unutamayız. Onların bizim üzerimizde hakkı vardır. Meselâ, Hindistan’da 200 milyon Müslüman, ‘azınlık’ konumundadır. Batı dünyanın efendisi durumundadır, ama Müslümanlara muhtaç olmuştur ve Müslümanlar da oraya hicret etmiştir. Artık orada ‘yerli’ Müslümanlar vardır. Dünya artık bir ‘köy’ hükmünde, hem de ‘küçük bir köy.’ Hatta küçük bir aile gibi oldu. Hem mekân, hem de siyasî bakımdan bir aile gibi oldu. Avrupa kendine bir yol buldu ve AB’yi kurdu. Bu konsey, Müslümanları Avrupa’ya yaklaştırmaya çalışıyor. Dünya bir araya geliyor ve biz ise ihtilâf için bahane arıyoruz. Hepimizin kıblesi bir. İhtilâf etmemize gerek yok. Zaman ve mekânın değişmesiyle hüküm de değişir. Burada ‘nas’ları değiştirmek söz konusu değil. İslâm, fethettiği her ülkenin problemlerini ‘fetva’ ile çözmüştür. Dünyanın yaşadığı yangını söndürecek güç, İslâm’da vardır. İktisadî ve ekonomik formüller de İslâm’da var. Kendi elimizde ‘elmas’ var. Bu mirasa iyi sahip çıkmalıyız. Bu ümmet içerisinde her zaman Hakk’ı savunacak bir grup kalacaktır.” Tabiî ki bu tesbitler, Arapça olarak yapılan konuşmalardan ânında yapılan tercümelerden aktarabildiğimiz notlardır. Böyle faydalı bir toplantıyı “izlemeye ihtiyaç duymayan” TV’lere ne demeli? 02.07.2009 E-Posta: [email protected] |