Cevher İLHAN |
|
Ankara’nın demokratikleşme tezadı |
AB ülkeleri büyükelçilerine konuşan Başbakan Erdoğan, “kirli senaryolarla dolu belge”nin Türkiye’yi AB yolundan ve demokrasiden döndürmeyeceğini belirtiyor. “Gizli belge”nin açığa çıkışından bu yana, karanlık mafyatik ilişkilerin siyasette kendisine zemin bulamayacağını ve demokrasinin kalitesini arttırma gayreti içinde olduklarını söyleyen Başbakan, her defasında TBMM’yi millet irâdesinin dışında hiçbir gücün yönlendiremeyeceğini ifâde ediyor. İlginçtir; Erdoğan’ın bütün bunları söylediği ve gündemin “belge” gürültüsüne getirildiği günde, hâlâ “gerekçesi” anlaşılmayan ve kendisinin grup toplantılarında, kapalı kapılar ardında milletvekillerini mutlaka çıkarmaları gerektiğine “ikna” ettiği, mayından temizlenmiş toprakların 44 yıla kadar yabancı firmalar tarafından kullanılmasını da içine alan iktidarın ısrarla Meclis’ten geçirdiği “mayın yasası” Çankaya’da imzalanıp Resmî Gazete’de yayınlanmaktaydı. Başbakan şimdi de partisinin basına kapalı toplantılarında, “Meclis’in gündemindeki yasalar çıkana kadar tatil size haram” deyip milletvekillerini hükûmetin Meclis’e sevkettiği tasarıları çıkarmaya zorluyor. Günlük yoklama raporlarının kendisine geldiğini belirtip, “Sizi zorla mı milletvekili yaptık, işiniz bu değil mi?” fırçasını atıyor; “geçenlerde söyledim, bir kez daha söylüyorum” diye uyarıyor…
MECLİS GÜNDEMİ, MİLLTTEN KOPUK… Belli ki Başbakan’ın sık sık azarlamalarla dikkat çektiği yasalar, Meclis gündeminde bulunan ve “teğet geçtiğini” iddia ettiği çoğu ekonomik krizle ilgili tasarılar. Bunun dışında, başta “yeni anayasa” ve anayasal düzenlemeler olmak üzere, özellikle AB’ye taahhüd edilen “demokratikleşme”, “yargı reformu”, siyasî partiler ve seçim yasası benzeri hükûmetin hazırlığı bulunmuyor. Meclis’te görüşülen yasalar elbette gerekli. Bunların süreç içerisinde çıkarılmasında kimsenin itirazı yok. Ancak, son haftaların Meclis gündemine bakıldığında hükûmetin gündeminde ve iktidarın yasa çıkarma önceliğinde bir tuhaflık göze çarpıyor. Bir taftan “kirli mafayalar”dan, “demokrasi dışı dayatmalar”dan, “andıçlar”dan, “gizli senaryolar”dan ve “mâlum belgeler”den yakınıp, diğer taraftan bunları deşifre edip cezâlandıracak hiçbir çaba gösterilmeyip, ülkenin birinci sorunu dediği “demokrasiye müdahâle teşebbüsleri”ne karşı hiçbir şey yapılmaması, Meclis’in yoğun mesâiyle üçüncü, dördüncü derecedeki “işler”e yönlendirilmesi, çelişkisi ortada. Görünen o ki son haftaların Genel Kurul gündeminde bâriz bir biçimde sırıtıyor. Nutuklar, halka karşı sarfedilen sözler, miting meydanlarında, parti kongrelerinde, basına açık grup toplantılarındaki demokrasi demeçleri, lâfta kalıyor. Meclis gündemi milletin gündeminden kopuk. Meclis’in gece gündüz çıkarmaya çalıştığı ve Başbakan’ın milletvekillerine “tembellik yapma” fırçasını atıp âcilen geçirilmesini istediği tasarılar, aslında AKP siyasî iktidarının önceliğini ele veriyor.
“DARBE ANAYASASI” DURUYOR! Mesela siyasî iktidarın Meclis gündemine bakıldığında, Kredi Garanti Fonuna Hazine desteği sağlanmasını öngören, kredi garanti kurumlarına, 1 milyar liraya kadar nakit kaynak ile özel tertip devlet iç borçlanma senedi aktarılmasına dair “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasını Öngören Yasa Tasarısı”, buna bir örnek… Keza Plân ve Bütçe Komisyonundaki, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm bölgelerinin niteliği dikkate alınarak, bu alanlarda her ölçekte planlar konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığına yetki verilmesine dair teklif bir diğer örnek…. Kısacası, Başbakan’ın AB büyükelçilerine sözünü ettiği, “Türkiye’nin demokrasi standartlarını yüksetilmesi” ve “demokrasi dışı, hukuk dışı ve demokrasi dışı çete ve mafyalaşmaya” karşı hiçbir anayasal ve yasal altyapı çalışmasının yapılmadığı ortada. AB müzâkere sürecindeki Türkiye’de hâlâ “şahıs ideolojisi” üzerine bina eden, “kayıtsız ve şartsız milletin olduğu” belirtilen milletin egemenliğini kullanma hakkını Meclis ve millet irâdesi dışı “organlar”la paylaştıran becileri koruyup kollayan, darbe dönemi tasarrufların her türlü yargılanmasını yasaklayan bir “darbe anayasası” duruyor. Hâlâ her fırsatta demokrasiye müdahâlelere “gerekçe” edilen , “Cumhuriyeti koruma ve kollama”ya dayandıran yasa maddeleri yürürlükte. Bizzat Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsünün itirafıyla “yeni anayasa”yı rafa kaldıran iktidarın, Türkiye’nin AB demokratik standartlarına ulaştırılması için çalışmayıp, her defasında Başbakan’ın “Demokraside AB standartlarını hedefliyoruz” demesi, Ankara’nın derin tezâdı… Ankara biran önce bu tezâttan çıkmalı… 24.06.2009 E-Posta: [email protected] |