Cevher İLHAN |
|
“Yasaklı” yaz Kur’ân kursları (1) |
Siyasî çalkantıların ve tekrar başa sardırılan “gizli belge” ve “darbe” tartışmalarının hayhuyu arenasında Türkiye’nin din eğitimi ve öğretimi meselesi gürültüye getirilmekte. On beş milyon ilköğretim öğrencisi tatile girdi. Ancak halkın yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu ülkede dininin temel kitabını öğrenmek isteyen öğrenciler bir dizi yasakla karşı karşıya; Kur’ân-ı Kerim’i öğrenmekten mahrum bırakılmakta… 65 bin Amerikan askerinin Türkiye toprakları üzerinden Irak’ı işgalini öneren hükümetin “1 Mart tezkeresi”nde benzer biçimde “itirazcı” milletvekillerini kapalı kapılar arkasında baskı ve kıskaca aldığı mâlum “mayın yasası”nın ardından partisinin il kongrelerinde konuşan Başbakan Erdoğan da dünden bugüne her şeyi gündeme getiriyor, lâkin bu hususu “teğet geçiyor.” Sık sık “İsrail nerede?” diye sorup temizlenmiş toprakların 44 yıllığına kadar İsrail’in başını çektiği “yabancı firmalara kiralatma ve kullandırma tercihli” yasayı savunan Başbakan, 28 Şubatın siyasî aktörü Anasol-M’nin de “İsrail’le anlaşmalar yaptığını” söylemekle kalıyor. Ne var ki o süreçte çıkarılan ve çocukların Kur’ân öğrenimini yaşla sınırlayan “yasaklı yasa”dan ve “yönetmeliğin düzeltilmesi”den tek kelime bahsetmiyor… İşin garibi önceki iktidarları her fırsatta yerden yere vuran bir kısmı “müteahhitliğe” terfi etmiş(!) “mücâhit kalemler”in başta dinî özgürlükler, din eğitimi ve öğretimi olmak üzere bu konuda sus-pus kesilmeleri… 28 ŞUBAT KALINTISI Tespit şu ki yıllardır 28 Şubat postmodern darbeden kalıntısı yasak, belli ki ne iktidarın ne de muhalefetin gündeminde. Gözardı edilmekte, ötelenmekte. Oysa yüzbinlerce çocuğu Kur’ân öğrenmekten mahrum eden, öğreticileri hâlâ “yaş yasağı”yla tedirgin eden “Diyanet Kanunu”nun yanısıra 3 Mart 2000 tarihli Resmî Gazete’de Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’ân Kursları ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeliği” duruyor. Okul zamanında öğrencilerin Diyanet’in kontrolündeki Kur’ân kurslarında ve camilerde Kur’ân öğrenebilmeleri için ilköğretimi bitirmelerini, en az 15-16 yaşında olmalarını şart koşan yasaklı yasa ve yaz Kur’ân kurslarına ilköğretim beşinci sınıfını bitirenlerin, yani 12 yaşına gelenlerin ancak okuyabilecekleriyle sınırlayan sözkonusu “yönetmelik” yedi yıldır düzeltmiş değil. Eğitimciler, Peygamberimizin buyurduğu “7 yaşından itibaren Kur’ân ve namaz öğretimi ve eğitimi”nin fevkalâde önemli olduğunu ve Kur’ân’la dinî bilgilerin küçük yaşlarda daha kolay öğrenildiğinde ve kavrandığında müttefikler. Diğer taraftan ilk ve ortaöğretimde yaşanan şiddet olayları, ahlâkî tahribat, gençliğin ve çocukların gittikçe süflî heveslerle dejeneresi, toplumun boşluğa düşmesi, “İmdat!” işâretleri veriyor. Uzmanlar, şiddetinin sebebini “dinî eğitimden uzaklaşma ve ahlâkî çöküntü” olarak gösteriyorlar. Buna mukabil okulların duvarlarına kadar ulaşan, çocukları ve gençleri kuşatıp ilkokul seviyesine inen uyuşturucu, alkol, kötü madde bağımlılığı, sanal kumar ve şans-talih oyunları illetinin zehirlemesine karşı panzehir olan dinî ve ahlâkî öğretim-eğitim ve mânevî terbiyede gevşek ve ürkek davranıyor… Meclis’in üçte ikisine yakın çoğunluğa sahip olan ve gerektiğinde Anayasayı değiştirmeye, halktan gelen infiâle Meclis içindeki ve dışındaki bütün partilerin tepkisine rağmen son “mayın yasası”nda olduğu gibi millete rağmen yasaları çıkarmaya direten AKP iktidarı, Kur’ân kursları konusunda hiç oralı olmuyor… HÜKÜMET DÜZELTEMEZ Mİ? Başbakan her fırsatta AKP iktidarının “icraatları”nı sayıp övünüyor. Ama hâlâ Demokrat Parti’nin 1950’de çıkardığı, kanlı darbelere ve demokrasi inkıtalarına rağmen 21 yıl boyunca tatbik edilen “Kur’ân Öğretim Kursları Özel Tâlimatnâmesi”ne; ve bilâhare Adalet Partisi ve Doğru Yol Partili hükûmetler döneminde uygulanan 17 Ekim 1971’de yürürlüğe giren “Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’ân Kursları Yönetmeliği”ne dönmüyor, dönemiyor. Demokrat Parti ve Adalet Partisi’nin, “Diyanet’çe il, ilçe, bucak ve köylerde en az 20 öğrenciyi alabilecek büyüklükte ve sıhhî şartları hâiz bir binanın mahallen hazırlanması; lüzumlu sıra ve tedris malzemelerinin te’min edilmiş olması veya tedârik edileceğinin belirtilmesiyle Kur’ân kurslarının her yerde açılacağı” yönetmeliğini hazırlayamıyor… Yasayı düzeltmek bir yana, AKP hükûmetinin, daha önce Cumhurbaşkanı Sezer’in “ricâsı”yla geri çektiği sözkonusu yönetmeliğin düzeltilmesinden vazgeçtiği, hiçbir çaba göstermediği gözleniyor… Peki, siyasî iktidar, milletin emânet ettiği demokratik irâdenin hakkını vermekten imtinayla ne elde edecek? Kur’ân kurslarından “kaçış”la nereye varacak? “Şirin gözükmeye” çalıştığı mihrakları memnun edebilecek mi? Sonra, devletin denetim ve gözetimine aldığı “din ve ahlâk eğitim ve öğretimi” devletin Anayasal görevi değil mi? Hükûmet hiç olmazsa “yönetmeliği” düzeltemez mi? 17.06.2009 E-Posta: [email protected] |