Faruk ÇAKIR |
|
Gerçektir, değildir, gerçektir, değildir... |
Taraf gazetesinde Cuma günü yayınlanan ‘belge’ ile ilgili tartışmalar haklı olarak sürüp gidiyor. Belgede öyle iddialar sıralanmış ki, bu ‘belge’yi hiç kimsenin savunması, sahip çıkması ve ‘uygun kılıf’ bulabilmesi mümkün değil. ‘Belge’nin kamuoyu ile paylaşılmasının üzerinden günler geçtikten sonra Pazartesi günü arka arkaya açıklamalar yapıldı. İlk açıklama Genelkurmay Askerî Savcılığından geldi. Kamuoyunu tatmin etmeyen bu açıklama sonrasında bir açıklama da Genelkurmay tarafından yapıldı. Bunlar da yetmemiş olacak ki, bazı gazetelere ‘özel’ açıklamalar da yapıldı. Dünkü Hürriyet’te yer alan açıklama da bunlardan biri. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, gazetenin Genel Yayın Müdürü’ne telefonla yaptığı açıklamada, özetle “Belge sahte ya da gerçek fark etmez; gerekeni yapacaklarını” söylemiş. (Hürriyet, 16 Haziran 2009) Elbette gerekenin yapılması lâzım. Fakat bu sözlerin şüpheyle karşılandığı da gözden kaçmamalı. Elbette bunun da sebebi var: Şimdiye kadar yapılan benzer ‘çalışmalar’ın cezalandırıldığı pek görülmedi. Geçmişte ‘darbe’ yapanlar ve yapmak için çalışanlar hak ettikleri ‘ceza’yı görmediği için benzer çalışma yapanlar hep oldu. Çok eskiye gitmesek bile, 28 Şubat sürecinde yapılanlar unutulabilir mi? 28 Şubat sürecinde tankları yürütenler, her gün birbirinden daha ‘fecî’ açıklamalar yapanlar gerektiği gibi cezalandırıldı mı? Ekseriyetle ‘yapanın yanında kâr’ kaldığı için benzer ‘belge’ ve ‘andıç’lar hazırlanabiliyor. Yapılan açıklamaların kamuoyunu tatmin etmemesi, açıklama yapanları derin düşüncelere sevk etmelidir. Çünkü geçmiş yıllarda benzer hadiseler sonrası yapılan açıklamaların sadece ‘açıklama’ olarak kaldığı maalesef görülmüştür. Bu bakımdan, kamuoyunun açıklamalara ihtiyatla yaklaşması tabiîdir. Eğer “Yeni bir dönem başladı, artık böyle açıklamaları yapanlara imkân ve fırsat verilmeyecek, en ağır şekilde cezalandırılacak” deniliyorsa bunun da fiilen gösterilmesi lâzım. Şimdiye kadar yapılan benzer ‘andıç’lara destek verip de ilk defa bu ‘andıç’ karşısında “Ne oluyoruz?” diye soran “bir kısım medya”daki uyanış ise hayra alâmet sayılmalıdır. “Büyük gazete”de yayınlanan ‘başyazı’lar, şimdiye kadar rastlamadığımız türden yazılardı. Zaten bu yazılar da ‘andıç hazırladığı iddiâ edilen’lerde ciddî rahatsızlıklara sebep olmuş olacak ki gazetenin Genel Yayın Yönetmenine ‘haber’ bile gönderilmiş. (Bkz. Ertuğrul Özkök’ün yazısı, 16 Haziran 2009) ‘Belge’ ya da ‘andıç’ın var olup olmadığını tesbit için her halde ‘papatya falı’na bakılacak değil. Hadisenin hukukî boyutu devam ettiğine göre gerçekler er ya da geç ortaya çıkar. Geçmiş yıllarda onlarca, belki de yüzlerce benzer ‘belge’ler hazırlanmış olması, yeni bir belgenin de hazırlanmış olabileceğini insanların aklına getiriyor. Şimdiye kadar ‘yapanın yanında kâr kalması’ için benzer belgelere destek verenler utansın! 17.06.2009 E-Posta: [email protected] |