Faruk ÇAKIR |
|
Füzeyi yaparım, gölgesinde de namazımı kılarım! |
Hekimoğlu İsmail ve Minyeli Abdullah, bilhassa ‘eskimeyen’ Yeni Asya okuyucularının yabancı olmadığı isimlerdir. Minyeli Abdullah, uzun dönem gündemde kalmış bir roman, Hekimoğlu İsmail de onu yazan yazar olarak bilinir ve tanınır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş., çok iyi bir iş yaparak; sahip olduğumuz değerle-rimizi hayattayken hatırlamayı adet haline getirdi. Bu cümleden olarak, Salı günü akşamı Fatih’teki Ali Emiri Kültür Merkezi Konferans Salonunda Hekimoğlu İsmail’e vefa gecesi düzenlendi. Rahatsızlığı sebebiyle Hekimoğlu İsmail Ağabeyimiz toplantıya katılamadı, ama bu haliyle de toplantı çok istifadeli oldu. Hekimoğlu İsmail’i anlatan dostları, çalışma arkadaşları ve tanıyanlar, onun azim ve kararlılığına dikkat çekti. Çok satan romanlara imza atan yazar ağabeyimizin, buna rağmen ‘iktisatlı’ yaşamaktan bir an bile geri durmadığı da hatırlatıldı. Bilindiği üzere Hekimoğlu İsmail, müstear bir isim. Minyeli Abdullah’ın yazarı olan ağabe-yimizin asıl ismi Ömer Okçu. Herkes gibi o da zor şartlar altında çocukluğunu geçirmiş, sonra da astsubaylığı tercih ederek hayata atılmış. Yine dönemin şartları gereği dinî bilgileri öğrenmek kolay değildi. Bu sebeple Hekimoğlu İsmail arayışını sürdürür ve herkesten istifade etmeye çalışır. 1958 yılında bir kısım arkadaşlarıyla Bediüzzaman’ı Emirdağ’da ziyaret eder. Yazdığı eserlerinde Risâle-i Nur hakikatlerini anlatmaya başlar. Zaten Minyeli Abdullah’ın beğenilmesinin bir sebebi de budur. Roman, güya Mısır’da yaşanmış hadiseleri anlatır; ama okuyanlar işin farkına varır, anlatılan kendilerinin yaşadığı sıkıntılardır! Toplantıda izlediğimiz ‘tanıtım filmi’nde Hekimoğlu İsmail Ağabeyimiz bir hatırasını şöyle anlatıyordu: 1959 yılında bir kurs vesilesiyle Amerika’ya gitmiş. Tabiî dindar olması ve ibadetlerini yerine gitirmesi bazılarını rahatsız etmiş. Peşisıra giden müfettiş Hekimoğlu İsmail’e “Seni buraya füze yapmayı öğren diye gönderdik. Sen geldin, burada da bu işlerle uğraşıyorsun!” diye çıkışmış. Hekimoğlu İsmail de “Ben füzeyi de yaparım, onun gölgesinde namazımı da kılarım” diye anlamlı bir cevap vermiş. Evet, mesele bu. Her hal ve şartlar altında ‘kul’luğu unutmamak. Bu hatırayı dinleyince, gayr-ı ihtiyarî; “Buna rağmen ordudan atılmamışsa, demek ki o zamanki idareciler yine de insaflıymış” demekten kendimizi alamadık. Malûm, benzer hareketleri şimdi yapmak YAŞ kararıyla görevden atılmayı gerektirir! Hekimoğlu İsmail Ağabeyimiz o dönemde Yeni Asya’da yazdığı için haliyle Yeni Asya da gündeme geldi. Meselâ, Ahmet Günbay Yıldız’ın anlattıkları da anlamlıydı: İlk defa roman tefrikası Yeni Asya’da yapılmış. Başlangıçta çok da tepki almış, ama sonra “Bu romanın devamı yok mu?” diyerek devamı istenmiş... Evet, görülmek istenmese de Yeni Asya çok önemli hizmetlere imza atmış ve insan yetiştirmiştir... İslâmî camia ve medya üzerinde söz söylerken, Yeni Asya’dan bahsetmemek imkânsız gibi... Bu toplantı vesilesiyle bunu bir defa daha gördük. Tekrar emeği geçen herkese teşekkür ederken, Hekimoğlu İsmail Ağabeyimize de acil şifalar ve hayırlı uzun ömürler temenni ediyoruz. Son söz: Sahip olduğumuz değerlerin farkına varmak için aramızdan ayrılmalarını beklemeyelim... 11.06.2009 E-Posta: [email protected] |