Faruk ÇAKIR |
|
Yıllar bitti, yasak bitmedi |
Türkiye’nin önünü kapayan ve ufkunu karartan kanunsuz başörtüsü yasağı, bütün itirazlara rağmen hâlâ yerli yerinde duruyor. Biliniyor, ama tekrarlamakta fayda var: ‘Kamusal alan’ bahanesiyle sürdürülen ve en başta üniversite öğrencilerini mağdur eden yasak, yürürlükteki hiçbir kanuna dayanmıyor. Ya neye dayanıyor? Yanlış ve keyfî yorumlara ve bazı ‘yönetmelik’lere... Peki, kanuna dayanmayan yasak olabilir mi? Hukuk devletinde olmaz, ama ülkemizde maalesef fiilen böyle bir yasak var ve bu yasak inatla sürdürülüyor... Birileri çıkıp, “Başka problem mi kalmadı! Boşverin bu işleri, okumak isteyen başını açsın, okul dışında da kapasın” diyebilir. Kimileri için bu sözler anlamlı da gelebilir. Bu sözler, belki de bir kısım çevrelerden alkış da alabilir. Fakat böyle bir yaklaşım insan haklarına saygı çerçevesinde uygun mudur? Böyle bir ‘zillet’ kabul edilebilir mi? Kimin keyfi için bu ‘arzu’ yerine getirilecek ve niçin? Daha dün ABD Başkanı Obama (Kahire konuşmasında) bile “Müslüman kadınlara ne giyeceği dikte edilmemeli” demedi mi? Her şey bir yana, “başörtüsü yasak” demek kadınlara “ne giyeceğini” dikte anlamına gelmez mi? Türkiye’yi ‘idare edenler’ bir şeyin farkına varamıyorlar: Bu kanunsuz yasak devam ettiği sürece, gerçek anlamda ‘muktedir’ olamazlar! ‘Muktedir’ olamayınca da tek başına ya da başka bir şekilde ‘iktidar’a gelmiş olmak bir mânâ ifade etmez! Kim ne derse desin, bu yasak Türkiye’nin en önemli problemidir. Bunu görmemek, inkâr etmek ya da hafife almak mümkün değildir. “Bunu zamanla çözeceğiz, öncelikli problemimiz değildir, yüzde 1.5’un problemidir” gibi sözlerle bu yasağı sona erdirmek de mümkün değildir. Bu bir ‘temel hak’ ihlâlidir ve milyonları ilgilendiriyor. Halkın iradesinin saygı gördüğü hiçbir ülkede böyle bir yasak olmaması tesadüf müdür? Bunca itiraza, bunca ikaza rağmen bu yasak Türkiye’de nasıl devam edebiliyor? Bakınız, 5 Haziran, sadece ‘Dünya Çevre Günü’ değildir. Başka önemli bir tarihin de yıl dönümüydü. Anayasa Mahkemesi, bir yıl önce başörtüsü yasağını devam ettiren [‘Anayasada türban değişikliği’ olarak bilinen iki yasa değişikliğinin iptalinin birinci yılı] bir karara dolaylı da olsa imza atmıştı. Bu karardan sonra bir yıl geçti ve bu konuda yeni bir adım atılmadı. ‘Tek başına iş başına’ gelenler bu konuda kimin adım atmasını bekliyorlar ki? Her halde CHP’nin insafa gelip; “Başörtüsü yasağı kalksın” demesini bekliyorlar... Kanunsuz başörtüsü yasağına karşı en istikrarlı tepkiyi Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu ortaya koydu ve bu itirazını da (6 Haziran 2009 itibarıyla) 216 haftadır devam ettiriyor. Şaka değil, yaz-kış her hâl ve şart altında bir araya gelip “Basın açıklaması” yapılıyor ve bütün Türkiye’ye ve dolayısı ile dünyaya “Başörtüsü yasağı sürüyor, duyuyor musun, yoksa uyuyor musun?” diye sesleniyorlar. Bu sese karşı “Kanunsuz yasağın sürdüğünü görüyor ve uyumuyorum” demek ve öyle de davranmak durumundayız. Evet, yasak sürüyor, lütfen uyumayalım... 07.06.2009 E-Posta: [email protected] |