Görüş |
Zaten siz darbe yaparak intihar ettiniz!
12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını isteyen Baykal, bütün zamanların en iyi çıkışını yaptı. Birçok kişi bu söylem karşısında mide krampı geçirdi. Hani alıştıra alıştıra söylese belki bu hastalıklar oluşmazdı. Yıllarca darbelere ılımlı yaklaşan birisi nasıl olur bu lâfı eğip bükmeden ağzından çıkarttı? İktidar partisi bunu ‘sulu şakaya’ vurdu. Bazıları komplo olarak yorumladı. Ama ben hayra yordum ve adak adamam gerektiğe karar verdim. Baykal’ın bunu söylemeden önce hangi yemeği yediğini bilmiyorum, ama acı biberli bir yemek yediği belli, yoksa bu kadar tatlı konuştuğunu hiç göreniniz var mı? En son her halde seçimlerden sonra gülümsemişti. Onun sebebi de oylarını bir gıdım arttırmasıydı. Ben bu sözü söylediğine sevindim ama at gözlüğü falan da takmadım. Darbe anayasasının avukatlığına soyunan birisinin ‘12 Eylül darbecilerini yargılayalım’ sözünü söylemesindeki kerameti de henüz çözmüş değilim. Belki rüyada demokrasi perisi görmüş diyeceğim ama o da zor seçenek. Daha önce ‘bu anayasa ancak darbe yapılarak değişir’ diyen birisinin evine demokrasi perisi değil, diktatör zebanisi bile uğramaz. Demokratikleşme adına sürekli yerimizde saydığımız için bu söylem bile bana şevk verdi. ‘12 Eylül darbecileri yargılansın’ sözüne Kenan Evren diyor ki, ‘12 Eylül konusunda referanduma gidilsin. Yargılama kararı çıkarsa intihar ederim.’ Biz senin intihar etmeni istemiyoruz. Zaten siz darbe yaparak intihar ettiniz o zaman. Şimdi vicdan muhasebesini yapın. Hazır vaktiniz varken nasıl darbe planı yaptığınızı, nasıl o kanlı ortamı hazırladığınızı kitap haline getirin. Tarihe şahitlik etmesi için. Bir de herkesten özür dileyin çünkü bu ülke her darbe sonucunda 10 yıl geriye doğru gitmiştir. Hazırladığınız darbe anayasası neticesinde biz hâlâ her gün darbe ile yatıp kalkıyoruz. Ha ille referandum istiyorsanız, sonucu dünden belli. Bir de okullara verilen isimlerinizi kaldırırsanız bu halkın evlâtları memnun olur!
ÜNİVERSİTELİ OLMUŞTUK Üniversiteyi kazandığımda sevinçten havalara uçmuştum. Tabiî, biraz da korku vardı. Çünkü ailenin yanında ‘ekmek elden su gölden’ rahatlığıyla yetişmiştim. Bütün öğrenciler gibi kazanana kadar epey badireler atlatmıştım. Kazandığım yer İstanbul olunca daha bir zorlu olacaktı kapıları aşındırmak. Kayıt tarihleri yaklaşınca abimle birlikte İstanbul’a geldim. Kendimi bir anda ‘kurtlar sofrasındaki kuzu’ gibi hissettim. İstanbul kazan ben kepçe misali bir hafta, içinde dolandım durdum. Nihayetinde eve yerleşmiştim. Sıra yemek yapmaya gelmişti. Yani maharetimi gösterme zamanı gelmişti. İlk yemeğim tam fiyaskoyla sonuçlandı. Pilav, sütlaç vaziyetine bürünmüştü. Tavuk kızartması ise pişmemişti. Adeta avaz avaz bağırıyorlardı tavuklar. Arkadaşlar sofraya geldikleri gibi gittiler. Hocaların sağı solu belli olmayan soruları, final ve vizelerin demir yumrukları beni bunalttığı bir anda ‘bugünlerin kıymetini bil’ tesellisi beni aşkla, şevkle okula bağladı. ‘Daha dün annemizin kollarında yatarken, şimdi okullu olduk' şarkısını seslendireceğim gelmişti.
|
ÇETİN KASKA 05.07.2009 |