Faruk ÇAKIR |
|
Karanlıkta kalan katliâm |
Erzincan’ın Kemaliye ilçesi Başbağlar Köyünde meydana gelen katliâmın üzerinden tam 16 yıl geçti. 5 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda 33 vatandaşımız vefat etmiş, ama ‘katiller’ bir türlü bulunamamıştı. Aradan bunca yıl geçtiği halde halen de bulunabilmiş değil. Elbette ‘faili meçhul’ cinayet ve katliâm sadece Başbağlar’da işlenmedi. Başka yer ve zamanlarda da çok sayıda cinayetlere imza atıldı ve onların da failleri bulunamadı. Tabiî ki bu faillerin bulunamaması kimseyi tatmin etmedi. Elbette ‘terör örgütleri’ de gelişen imkânlardan kendilerine göre faydalanıp cinayetlerini ‘faili meçhul’ hâle getirmek için gayret sarfetmiştir. Buna rağmen bu çaptaki cinayetlerin faillerinin bulunamaması açıklanabilir bir durum değil. Cinayetlerin işlendiği tarihte kamuoyuna açıklanan ‘bilgi’lerle, bugün gelinen nokta arasında epey fark olduğu görülebilir. Bir defa, Başbağlar katliâmının işlendiği 1993 yılı çok sayıda başka ‘cinayetler’in de işlendiği bir yıl. 1993’te Bingöl’de 33 askerimiz katledilmiş, aynı zamanda hâlen aydınlatılamayan Sivas Madımak cinayeti de aynı yıl meydana gelmişti. Şunu net olarak söylemek mümkün: Bu cinayetlerle ilgili olarak o yıllarda açıklanan ‘bilgi’lerle, bugün paylaşılan bilgiler birbirinden farklı. Meselâ, 33 askerimizin öldürülmesiyle ilgili ciddî ihmallerin olduğu noktasındaki ‘bilgi’ler, “Ergenekon iddianamesi”nde yer aldı. Aynı şekilde Başbağlar Köyünde yaşanan vahşetle ilgili olarak da, o günlerden beri devam eden ve makul cevap verilemeyen iddiâlar sözkonusu. Cinayetleri kim işlemiş olursa olsun, faillerinin bulunup hak ettikleri cezayı almamış olması bir zaaftır. Aradan bunca yıl geçtikten sonra işlenen cinayetleri görmezden gelmeye devam etmek de mümkün değil. Çok yanlış olan bir tavır da, ‘bir kısım medya’nın Başbağlar cinayetini görmezden gelmesidir. Elbette Sivas Madımak katliâmını görmemek de mümkün değil ve bu tuzağa düşmemek lâzım. Cinayeti kim işlerse işlesin ‘cânî’ olarak bilinmeli. Aynı şekilde haksız yere kim öldürülüyorsa, ona da ‘kökten’ karşı çıkmak gerekir. Ne yazık ki Madımak ile Başbağlar sanki birbirinin ‘bedeli imiş’ gibi sunulmak isteniyor. Tabii ki önemli olan bu katliâmlara kimin imza attığını bulmak ve sorumluları hak ettiği şekilde cezalandırmaktır. Yoksa ne Başbağlar’ı görmezden gelmek, ne de Madımak’ı yok saymak çare değil. Önemli olan her iki provokasyona kimin imza attığını bilmek ve bulmaktır. ‘Bir kısım medya’nın düştüğü yanlış da tam bu noktada düğümleniyor: Asıl canileri bulmak yerine, hayali caniler üretiyor ve onlar üzerinden ‘samimî Müslümanlar’ı töhmet altında bırakmaya çalışıyorlar. Başbağlar bir ‘köy’dü ve cinayet sonrası oraya ulaşmak zaman aldı diyelim. Peki, Sivas’ın merkezinde kurulan bu ‘tuzak’ nasıl deşifre edilemedi? Saatlerce süren kargaşaya rağmen hadiseler nasıl önlenemedi? Kimin ya da kimlerin ihmâli vardı? Bu soruların makul cevapları yeteri kadar araştırılabildi mi? Medya bir bütün olarak bu ve benzeri provokasyonların sebebini merak etmeli ve asıl faillere ulaşmaya çalışmalı. Aksi halde hayali suçlular aramaya devam ederek gerçek faillere ulaşmak mümkün olmaz. Ne Başbağlar ne de Madımak karanlıkta kalmasın... Aydınlansın ki yeni tuzak kurmak isteyenler buna cesaret edemesin... 05.07.2009 E-Posta: [email protected] |