Faruk ÇAKIR |
|
Neyi tartışıyoruz? |
Asker şahısların, işledikleri ‘askerî olmayan suç’larına ‘sivil yargı’ yolunu açan düzenleme, yeni bir tartışma başlattı. Daha doğrusu her müsbet gelişmeye karşı çıkmakla nam salan anamuhalefet partisi CHP’nin yöneticileri, ilgili kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine müracaat edeceklerini açıkladı. “Neticesi hayırlı olsun” diyerek, tartışmanın başka bir yönüne dikkat çekmek istiyoruz: Medyaya yansıdığı kadarıyla CHP, “Değişiklik gizli yapıldı, bize haber verilmedi, yanıltıldık, kandırıldık” diyor. Hatta CHP, daha da ileri giderek “Meclis darbesi” benzetmesi de yapmıştı. Bazı çevreler de “değişiklik için askerin görüşü alındı mı?” yollu soruları gündeme taşıyor. Hükümet cenahı da özetle, “Bu yasa 3 aydır gündemdeydi” (Bugün, 30 Haziran 2009) diyor ve “Gizli kapaklı yapılmış bir şey değil. ‘Asker’in de görüşü alındı” şeklinde açıklamalar yapıyor. Bağışlayın, ama ‘tek başına iktidar’a gelen bir hükümetin; çıkaracağı kanunu şuna buna sorması şart mıdır? Tamam, çıkarılacak kanunların daha ‘iyi’ olması için ‘katkı ve fikir alma’ noktasında herkese sorulabilir. Ama sorulan kişilerin arzu ve istikametinde kanun çıkarma şartı olmasa gerek. Bu bakımdan, “Şuna buna sordunuz mu?” sorusu kadar, iktidar partisi mensuplarının da “Sorduk, onların da haberi var” açıklamaları şık olmamıştır. Türkiye ve dünyadaki gelişme ve değişmeyi fark edemeyenler “Eskiden böyle değildi. Nasıl olur da askerî şahıslar sivil mahkemelerde yargılanır” demeyi sürdürüyor. Nasıl ki günler ve mevsimler değişiyor, benzer şekilde dünya ve Türkiye’de de ‘şartlar’ müsbet yönde değişiyor. Yapılan düzenleme eksik ya da yanlış olabilir; ama hedef doğru: İhtilâlciler mutlak surette yargılanabilmelidir! Daha doğrusu Türkiye’de hiç kimse kendisinde ‘ihtilâl yapacak güç’ görememelidir. Bu temin edilebildiği ölçüde ülkemiz rahata kavuşmuş demektir. Anamuhalefet partisinin doğrudan değilse bile dolaylı olarak ihtilâlcilere verdiği bu destekle bir yere varması mümkün değil. Bu ap açık gerçeği anlamamak için bunca gayrete gerek var mı? Çok değil, son 20 yılda yaşanan gelişmelere ve seçim sonuçlarına baksalar, ihtilâlcileri alkışlayarak iktidara gelmenin mümkün olmadığını görmezler miydi? Yok, anamuhalefet partisinin hedefinde iktidara gelmek gibi bir gayret yok ve “Biz muhalefette daha rahatız, daha iyi ‘iş’ görüyoruz” diyorlarsa kendileri bilir. Gerçi, “Muhalefette daha iyi iş görüyoruz” tesbiti gerçeğe uygun olabilir. Çünkü geçmiş dönemlerde zaman zaman iktidar ortağı olan CHP ya da aynı anlayıştaki partiler, bugünkü kadar ‘millete rağmen’ hareketlerin içine giremiyordu. Düşünün, aynı anlayıştaki SHP’nin iktidar ortağı olduğu bir dönemde, hastahanelere ‘moral imamı’ tayin edilmişti ve kıyamet de kopmamıştı! Benzer bir çalışmanın bugün değil yapılabilmesi, neredeyse teklif edilmesi bile ‘suç’ addedilebilir. “Milletin dediği olacak” ise, millet menfaatine olan kanunların çıkarılması noktasında geri adım atılmamalı. Elbette ‘inat’la iş görmek de fayda vermez, ama ‘taviz veren taraf’ın her adımda ‘millet’ olması da kabul edilemez. Bu bakımdan TBMM, milletin taleplerine öncelik vermeli ve haksız ve halksız itiraz seslerine kulak asmamalıdır. Tartışma devam ederken bu noktaların da göz önünde bulundurulmasında fayda var. 03.07.2009 E-Posta: [email protected] |