Rifat OKYAY |
|
Saadeti ve lezzeti düşünürken... |
Elem dolu, üzüntülü, hazin hallerimiz, ibretli ve şanlı sayfalarla hayatımıza ışık tutacaktır. Sadece bu hallerimiz değil elbette, sevinç, mutluluk ve güzelliklerle dolu numune-i timsal tebessümlü ve başarılı hallerimizde ömrümüzden bir anı, bir zaman birimini aydınlatacaktır… Hüznü ve hazzı bütün zerratımızla hayatın içinden, derinlerinden hissederek yaşamak, yaşamayı daima güzelleştirmiş ve kıymetlendirmiştir. Yeknesaklık, acısız, tatlısız bir hayat tarzı zaten daha başlamadan bitmiş, yaşamadan ölmüştür… Bakış açımızı netleştirmek, hayatın içinden Rabbimizin bize tevcih ettiği yönelttiği her şeyi olduğu ve geldiği gibi kabul etmek ve nefsimize, afaka bu anlayış ve bakışla değerlendirmelerde bulunmak, bizi ruhen ve cismen rahatlatacak, huzurlu kılacaktır. Dağınıklık, bulanıklık ve her şeyin her şeyle karıştığı net olamayan görüntüleri bizim kötü ve bayağı görünen haletimizin ayinesi olacaktır. Ayi- nemiz neyi gösteriyorsa onu gördüğümüze gör, bu hallet de kendimizi ruhen cismen rahatsız, huzursuz ve sahipsiz hissedeceğimiz aşikârdır… İslâmiyet’in, Kur'ân’ın, imanın hayatı aydınlatması, renklendirmesi içinde insanoğlu hususen mü'min ve muvahhit Müslümanlar aydınlıktan nasiplendiklerini kendi hayatlarında, gösterebilmelidirler… Yoksa gözümüz açıkta olsa her şeyiyle güneşi tarif ve tavsif de etsek faydalandığımız halde, fayda ve güzelliklerine inanmıyor, bu yolda bir gayret ve himmet içinde en azından kendi nefsimiz terbiyesi noktasında olamıyorsak yazık ki bize biz Müslümanlara yazık!... Kur’ân’ın içini boşaltmak, Kur’ân-ı yok saymak; O’ndaki ilâhî emir ve yasakların tebliğini, anlatımını yok saymak gibi hayatımızda yaşamamak, göstermemek, yerine getirmemektir. Eğer İslâmın güzelliklerini sadece dilimiz, ağzımız anlatıyorsa, bizim boynumuzun büküklüğü garipliğimiz, fakirliğimiz ve kimsesizliğimiz kimsede yok demektir. Bu bir çok çare içinde ki çaresizliğimiz bizim elemimiz hüznümüz noktalarından en iyi anlatıldığımız bir haletimiz, halimiz ve durumumuzdur… Kendimizi boşlukta hissetmemiz tutunacak dalları tek tek kesmiş gibi ubudiyetten, kulluktan ve taatten uzaklaşmamız bizim en ibretlik halimizdir. Başka bahaneler ve haller aramak bizim elemimizi ve hüznümüzü arttırmaktan başka bir işe yaramaz… Rabbimizin sev dediğini sevmek, yap dediğini yapmaktan başka haz duyulacak, lezzet alınacak ve peşine düşülecek bir kavram bir fikir ve yol hiçbir zaman kendini bilen şuurlu Müslümanın kafasında yer etmemelidir. İmanın saadeti ve lezzeti; düşünürken bile saadetlendiriyor ve lezzet veriyor… 03.07.2009 E-Posta: [email protected] |