Şaban DÖĞEN |
|
Dersin en güzeli ve en güçlüsü fiillerimizle anlattıklarımızdır |
Almanya seyahatimizde değerli dost ve arkadaşlarımızla yaptığımız bir sohbette onlara demiştim ki: “Görünüşte sizler para kazanmak için buralara kadar geldiniz. İş, para kazanmaksa şu veya bu şekilde Türkiye’de de ekmeğinizi taştan çıkarabilirdiniz. Öyleyse para kazanmak burada bulunuşunuzun asıl maksadı olamaz. Kader sizleri buralara yönlendirerek sahip olduğunuz zenginliklerden bu ülke halkının da faydalanmasını murad etti. Nasıl siz maddeten onlardan istifade ediyorsunuz. Onlar da sizin eşsiz birer hazineniz olan iman, Kur’ân, güzel ahlâk ve fazilet gibi zenginliklerinizden istifade edecekler. Nasıl zengin zekât vermekle yükümlüyse, sizler de iman ve İslâm zenginliğinin zekâtını o yüce hakikatleri anlatmak, lisanen ve fiilen aktarmak, lisan-ı hâlle göstermekle yükümlüsünüz.” Hepsi de hak verdiler. Demek Kader onları tavzif ediyor, orada mânen görevlendiriyordu. Tâ ki ruhen, kalben aç o insanlar muhtaç oldukları hakikatleri onların İslâma ayna olan yaşayışlarında görsünlerdi. Bu hakikatleri sadece yurtdışındaki Müslümanlar değil, her yerde, her zaman hepimiz göstermekle mükellefiz. Allah Resûlü (asm) anlattıklarını herkesten önce kendi uygular, sonra da insanlara anlatırdı. Resûlullah’tan (asm) derslerini alan sahabenin dünyasında İslâm yaşanmak için gönderilmişti. Bir âyet veya hadis duyduklarında onları içlerine sindirmekle kalmaz, söz ve davranışlarını ona göre şekillendirirlerdi. Onun için de İslâmın güzellikleri onların hayatına yansırdı. Önceki hayatlarını bilenler, İslâm ile cazip hâle gelen tavırlarına hayran kalır, İslâma girmekte tereddüt etmezlerdi. Bu duygu, bu anlayış canlı kaldığı sürece İslâm hep yayılagelmiştir. Haçlı Savaşları esnasında Kudüs’te esir düşen üç bin kadar Hıristiyanın Müslüman olmasına sebep, ellerindeki ekmekleri esirlere verecek kadar olgunluk gösteren Müslümanların bu harika halleri olmuştu. Bugün gerek İslâm dünyasında ve gerekse gayr-i müslim ülkelerde yaşamakta olan Müslümanlara düşen en önemli görev ve hizmet de bu değil midir? İslâmı doğru ve iyi bilen ve bu doğruluğu hayatına yansıtan Müslümanlar, lisan-ı kalden çok lisan-ı hâlle en güzel ders vermiş olacak, cazibeleriyle arayış içindeki insanları kendilerine çekmiş olacaklardır. 03.07.2009 E-Posta: [email protected] |