M. Latif SALİHOĞLU |
|
Terörü Doğuran Irkçılığın Panzehiri (8) |
İhtilâf ve keşmekeşi atınız
Medreset'üzzehrâ'yı tahakkuk ettirmek için hükümetler nezdinde teşebbüslerde bulunması sebebiyle başına türlü belâ ve musîbet açılan Üstad Bediüzzaman, yine de itidalini kaybetmeyerek ve müsbet hareketi düstûr edinmekten vazgeçmeyerek, hizmetine aynen devam eder. Meşrûtiyet'in ilân edildiği o karışık günlerde bilhassa Kürtleri hükûmete, meşrûiyete ve de Meşrûtiyete sahip çıkmaya dâvet eder. İstibdattan, Kürtlerin daha çok zarar gördüğünü ifade ile, umum milletin hür iradesine dayanan Meşrûtiyet havuzuna, berrak ve tertemiz birer pınar gibi akmaları gerektiği tavsiyesinde bulunur. Bu tavsiyelerinden biri şöyledir. "Meşrûtiyet, hakimiyet–i millettir. Yani efkâr–ı ammenizin misal–i mücessemi olan mebusan hakimiyetidir. Hükûmet, hadim ve hizmetkârdır. Öyle ise, kendinîzden teşekki edinîz. Her kabahati hükûmet ve Türklere atmakla çok aldanırsınız." (1) Devamında çarpıcı misallerle, endişe içinde olayları takip eden Kürtlere nasihat eder, onlara ders verir: "Eğer siz insan olsanız, hükûmet ve İstanbul ve Türkler nasıl olsalar olsunlar, size fenalıkları dokunmaz; fakat iyilikleri gelir." (2) Bediüzzaman'ın şimdiye kadar rastlayabildiğimiz ve Kürtçe olarak neşredilmiş bir tek makalesi vardır. Bu makalenin özet mahiyeti şudur: "Ey Kürtler! Bizim üç cevherimiz vardır ki, bizden muhafazalarını isterler. Bunların birincisi İslâmîyet, ikincisi insanîyet, üçüncüsü de millî meziyettir. Ayrıca, üç de düşmanımız vardır. Bunlar da fakirlik, cehalet ve ihtilâftır ki; bizi harab ediyorlar. Bu üç düşmana karşı, üç elmas kılıncı elimize alıp, bunları üstümüzden atmalıyız. Bunlardan birincisi: Adalet, maarif ve okuma kılıncıdır. İkincisi: İttifak ve millî muhabbettir. Üçüncüsü: Sefiller gibi yaşamamak için, teşebbüsü şahsîdir. Son tavsiye ise okumak, okumak, okumak; el ele vermek, el ele vermek, el ele vermek…" (3) Meşrûtiyetin ilânıyla daha ziyade Kürtlerin tedirgin olduğunu gören Bediüzzaman, memleketin her tarafında bulunan Kürtlere Meşrûtiyet'in iyiliklerini, güzellik ve faziletlerini anlatır, Bir yandan onları aydınlatırken; bir yandan da onları bu idarî sisteme olabildiğince sahip çıkmaya dâvet eder. Hatta öyle ki, Türklere bağlılıkta, eskisinden çok daha ileri gidilmesini bir zaruret olarak görür. İşte, İstanbul'da bulunan ve bazı siyasî cereyanlara alet edilmeye çalışılan Kürt hamallara hitaben yaptığı konuşmanın bir bölümü: "Altı yüz seneden beri, bayrak–ı tevhidi umum âleme karşı ilân eden; ve istibdada şiddet–i itaat ve terki adeti milliye ile ihtiyarlanan bizim şanlı Türk pederlerimize kuvvet ve cesaretimizi peşkeş ve hediye edelim. Ona bedel, onların aklı ve marifetinden istifade edeceğiz. Ve asaletimizi de göstereceğiz. Mahasıl: Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti… mecmuumuz bir iyi insan oluruz. Hodserane yapmayacağız. Bu azmimizle başka unsurlara ders–i ibret vereceğiz…." "Hem de, istibdat zamanında bir batman itaat etmiş isek, şimdi bin batman itaat ve ittihad farzdır. Zira şimdi sırf menfaatı göreceğiz. Çünkü hükûmet–i meşrûta, hakikî hükûmet–i meşrûadır." (4)
"Necatımız ve hayatımız, ittihad–ı milletle kàimdir" Nutuk isimli eserinde reislerden ve idarecilerden sonra halka seslenen Bediüzzaman, Kürtlerin ve bütün millet–i İslâmın hayat ve necatının ittihad–ı millette olduğunu söyler. Bu noktadan hareketle, Kürtlerin de ittihad–ı millete ve Meşrûtiyete her cihetle hizmet etmelerini şu sözlerle tavsiye eder: "Ey bağlı arslanlar gibi efrad–ı Ekrad! Şimdiye kadar iki cihetle esir idinîz. Biri, hükûmet–i müstebidenin tekalif–i zalimanesi ile, diğeri, bazı zalimlerin gasb ve gareti tecavüzatiyle. Şimdi bu inkılâbı azimden sonra azadesiniz. Her biriniz, âleminizde hükûmet–i meşrûta–i meşrûanın tekâlifi adilanesine itaat ve hukuk–u gayra men–i tecavüz şartıyla birer padişah gibisiniz. Bu saltanatı şahsiyeyi muhafaza, teşebbüsü şahsî ile ellerinizden geldiği kadar bu ittihad–ı millete ve meşrûtiyete her cihetle hizmet ediniz. Zira bizim, belki umum milleti İslâmın ve mutlak Osmanlıların necat ve hayatı, bu ittihad–ı milletle kaimdir." Bu oldukça veciz ve müessir nutkunun sonunda, bütün Kürtlere seslenen Bediüzzaman, gözlerini açıp uyanık davranmalarını; ihtilâf ve keşmekeşliği içlerinden söküp atmalarını; aksi halde bundan bozuk fikir sahibi kimselerin istifade edeceğini; bu durumda da hem ittihad–ı milletin fena bir hastalığa yakalanacağını, hem de Kürtlerin ağır darbe ve tokatlara maruz kalacağını ihtar eder: "Ey umum Ekrad! "Gözünüzü açınız, sabah geldi. Ve müteyakkız olunuz. Sizin ihtilâf ve keşmekeşinizden efkâr–ı faside sahibi istifade etmesin. Bu şanlı olan ittihadı milleti fena bir hastalığa hedef etmesinler. Zira o vakit millet ve İslâmîyet size dâvâcı olacaktır. "Zaman size sille vurmakla o ihtilâf ve keşmekeşi atacaktır. Namusunuzu isterseniz, tokat yemeden atınız…" (5) ................................... (1) Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İst. 1996, s. 42. (2) Age, s. 44. (3) Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi, Sayı: 1 İst. 1324/1908. (4) Nutuk (Osm), İst. 1912 s. 22. (5) Age, s. 24. 03.07.2009 E-Posta: [email protected] |