Ali FERŞADOĞLU |
|
İnkâr ve çeşitleri |
İngiltere’de bir Hıristiyan grubu, belediye otobüslerine “Tanrı muhtemelen yok; siz dertlenmeyi bırakıp hayatın tadını çıkarmaya bakın...” şeklinde ilân veren tanrıtanımazlardan, Tanrı olmadığına dair “delil / belge” istedi. “Hristiyan Sesi” adlı baskı grubunun lideri Stephen Green, otobüslere ve Londra metrosuna asılan afişlere reklâm denetleme kurulu (Advertising Standards Authority, ASA) nezdinde itiraz etti. Green, afişlerin reklâm kurallarına uymadığını öne sürdü. İtiraz dilekçesinde “İlânda söylenen şeyin doğruluğu ispatlanabilmeli, yoksa kurallar çiğnenmiş olur” diyen Green, “İnsanların şahsî tecrübelerinden tabiattaki karmaşık yapı ve güzelliklere kadar Tanrının varlığını gösteren birçok delil bulunabilir, ama karşı tarafta fazla bir şey yok” ifadesini kullandı. ASA sözcüsü, şikâyet dilekçesini aldıklarını ve gelecek günlerde durumu değerlendirip gereğini yapacaklarını açıkladı. Bilindiği gibi, iman ve inkâr, yani hidayetle dalâlet, doğrulukla yanlışlık, hak ile bâtıl mücadelesi insanlık ile başlamış; Kıyamete kadar da devam edecektir. İman, hidayet, doğruluk ve hak; aklî, kalbî, vicdanî ispat, ikna ve delillere dayanır. İmanın esasları ve İslâmın şartları akıl, burhan, ilim, tahkik ve tetkik ile kabulü gerektirir. İnkârın, küfrün ve dalâletin elinde ne bir delil, ne bir belge, ne bir makûl yol vardır. Yani, “Allah’ın varlığı” dâvâsının doğrulanması binlerce delil ve belgeye dayandırılmış. Bazı felsefî akımların öne sürdüğü ve bir kısım insanları küfre sürükleyen “Allah’ın yokluğu” iddiâsı zandan, vehimden, şekten, şüpheden, adem-i kabul veya kabul-ü ademden öteye geçebilmiş değil. İnkâr iki çeşittir: 1- Adem-i kabul. 2- Kabûl-ü adem. a) Adem-i kabûl: Adem-i tasdiktir. Yani yokluğu kabul etmektir. Kabulün, imanın ve tasdikin olmamasıdır. Kısaca, inkâr ve imansızlıktır. İman esaslarını nefiy ve reddetmekten ibârettir. İnanmamaktır. Gerçeği ve gerçekleri kabul etmemektir. Doğrudan yüz çevirmektir. Hidayeti terk etmektir.1 Bir lâkaytlıktır. Bir göz kapamaktır. Cahilâne bir hükümsüzlüktür. Aklen hakla uğraşmamaktır. 2 Bu yol basittir, herhangi bir cehd, çaba gerektirmiyor. Yalnızca gözünü kapamaktır. b) Kabûl-ü adem ise: Yokluğunu kabul edip, onu ortaya koymaya ve ispat etmeye çalışmaktır. Bu zor, hatta imkânsız bir şeydir. Çünkü sadece “inanmamak” değil; “yokluğun kabulüdür.” Îtikâdî, imanî ve fikrî bir hükümdür. Yani imanın aksine hükmetmektir. İmanın zıddına bir yol açmaktır. Hakkın aksini ispat etme dâvâsıdır. 3 İnkârdır.4 Kabül-ü ademe dayanan bir inkâr; ispat ve delil ister. Yokluğun ispatı ise imkânsızdır. “Allah’a inanmıyorum” demek başka; “Allah yoktur” tarzında hüküm vermek başkadır. Bu iddiayı ispat etmek bütün bütün başkadır.
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 82. 2- Mektûbât, s. 302. 3- Lem’alar, s. 82. 4- Mektûbât, s. 302. 05.07.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |