Ahmet ÖZDEMİR |
|
Kalem yazmak zorunda |
Dünya kalem ve kılıcın üstünde! Kalem ve yazı… Birbirinden ayrılmayan ikili, ya da biri birisiz düşünülemeyen iki unsur. İkisini bir yerde buluşturan ise mürekkeptir. Kalem yazmaya sebep, yazı kaleme sonuç. Kalem, sahibine göre değerlenir; yazı kalem sahibine göre anlam kazanır. Yemin her şey üzerine yapılmaz. Bir şey üzerine yemin ediliyorsa o, diğerlerinden çok değerli demektir. Kur’ân’da asra, zeytine, incire, kaleme yemin edilir. Kur’ân-ı Kerim’de “Kalem” adında müstakil bir sûre vardır. İlk âyetinde kalem üzerine yemin edilir ve şöyle buyurulur: “Nûn. Kalem ve ehl-i kalemin satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için” 1 Nûn harfi, Kur’ân-ı Kerim’de “huruf-u mukattaa” dediğimiz harflerden biridir. Sûrelerin başlarında yer alan mukattaa harfleri İlâhî birer şifredir, beşer fikri ona yetişemiyor. Anahtarı ancak Hz. Muhammed’dedir (asm).2 Nûn harfini bazı âlimler şekil itibariyle hokkaya benzeterek kalemle irtibat kurmaya çalışmışlardır. Bilindiği gibi ilk nazil olan sûrenin 4. âyetinde kaleme şöyle dikkat çekilmektedir: “(Allah), kalemle yazmayı öğretendir.”3 Burada geçen her kelime çok mânâları ifade etmektedir: Kalem, yazmak ve öğretmek. Yazmak için kalem lâzımdır. Kalemle yazmak için bilmek gerektir. Bilen yazdığında güzel mânâları okursunuz. İnsan doğuştan her şeye cahil olduğundan bir bilene ihtiyacı vardır. O ise, ancak sınırsız ilim ve hikmet sahibi olan Cenâb-ı Allah’tır. Yukarıdaki âyetin devamında yer alan “İnsana bilmediklerini öğretendir”4 âyetiyle bu konuya dikkat çekilmektedir. Kalem yazmakla, çizmekle görevli! Vazifesi kâtibine göre büyüktür, ehemmiyetlidir. Kur’ân-ı Kerim kalemle yazıldı. Kader çizgileri kalemle çizildi. Büyük vazifenin küçük hammalı! Deryalar mürekkep olsa, kalem olmadıktan sonra neye yarar? Esrarın muhtaç olduğu kale burcu gibi! Kalem!.. “Âlimlerin kalemlerinden damlayan mürekkep…” bilginin, ilmin sırrını ifşa ediyor. Ne güzel bir hizmet! Kalem!.. Âlemler onunla şekillendi. Kitaplar onunla yazıldı. Kâtipler onunla yazdı. Hattatlar onunla hat çekti. Gazeteler, dergiler onunla hendeselendi. Yıldızlar onunla ölçüldü. Hayat onunla sallandı ve hayat buldu. İdam kararları kalemle yazıldı. Sonra kalem kırıldı, bir daha idam kararı yazmasın temennisiyle. Harpler onunla kazanıldı. Başarıya kalemin kuvveti götürdü. Kalem güçlü ellerde kuvvet buldu. Kalemi iyi tutan güzel yazdı. Güzel yazan güzeli düşündü. Güzeli düşünen güzel gördü. Güzel gören hayatından lezzet aldı. Hava, su, toprak ve güneş gibi ihtiyaç duyuldu kaleme! Hayatın ayrılmaz bir parçası oldu adeta. Kalem yazmakla görevli, kâtip onu yazdırmakla memur. Ondan dökülen mürekkep tercüman oldu düşündüklerimize. Okunan her şey onunla yazıldı. Cihad isteyen kaleme sarılsın. Çünkü maddî kılıçlar kınına sokuldu. Artık mânevî kılıçlar kullanılmaya başladı. Asırlar önce de öyle olmuştu. Kur’ân belâgatıyla meydan okumuştu. O zaman karşısına kimse çıkamamıştı. Kolay bir yol olan kalemle karşı koyamamışlardı. Canlarını ve mallarını tehlikeye atarak, kılıç yolunu seçmişlerdi. Kılıçları da ancak kendi dillerini ve ayaklarını kesmişti. Kur’ân karşısında gülünç duruma düştüler ve mağlûp oldular. Kur’ân meydan okumaya devam ediyor, o gün bugündür. Kıyamete kadar da devam edecek. Çünkü o Allah’ın kıyamete kadar devam edecek en büyük mu'cizesidir. Osmanlı Devletinde Kalemiye, ilmiye ve seyfiye gibi bir sınıf oldu. Oradan kalem erbâbı nice insanlar yetişti. Yazıları nakış nakış dokudular asırlarca. Ehl-i kalemin yazdıkları kıtalara yayıldı. Bazen ferman, bazen berat oldu. Arşivler onlarla doldu. Kalem!.. Günümüzde “Kalem-i mahsus” veya “Özel kalem”, sırların saklandığı bir yer oldu. Kalem yazmak zorunda!.. Açık ve gizli ne varsa… Batılı tasvir etmeden… Çünkü batılı tasvir sâfî zihinleri idlâl eder, bozar.
Dipnotlar:
1- Kalem Sûresi, 1. 2- Bediüzzaman Said Nursî, İşaratü’l-İ’caz, s. 61. 3- Alak Sûresi, 4. 4- Alak Sûresi, 5. 06.07.2009 E-Posta: [email protected] |