Faruk ÇAKIR |
|
Âdil yargıya duyulan ihtiyaç |
Sivil ya da askerî yargı ile ilgili olarak yapılan tartışmalara bakınca; hadisenin temelinde ‘bağımsız olup olmama’, daha doğrusu ‘yargının adil olup olmadığı’ endişesinin yattığı görülüyor. Hükümetin yaptığı bir düzenleme ile askerî personele ‘sivil yargı’ yolunu açması ciddî tartışma sebebi oldu. İtiraz edenlerin ileri sürdüğü gerekçe çok tanıdık: “Yüksek rütbeli askerlere ayrıcalık tanınsın” demeye getiriyorlar. Hadiseye böyle yaklaştıkça doğruyu bulmak kolay olabilir mi? Niçin sadece yüksek rütbeli olanlara ayrıcalık isteniyor? Bu tavır, ‘altta kalanın canı çıksın’ anlamına gelmez mi? Yılların birikimi sebebiyle ‘yargı’ya güvenin sarsıldığı bir gerçek. En önce sivil ve askerî yargı ayrımı yapmadan, sarsılan bu güveni kazanmak gerekiyor. Peki bunu temin etmek kolay mı? Keşke, sadece ‘kanun’ çıkararak bu güveni temin etmek mümkün olsaydı... Kısa sürede bu mümkün olmadığına göre, yargıya güvenin temini için uzun soluklu politikalar geliştirmek gerekir. Hadisenin temeline ‘adil olma’yı koyamadıktan sonra, ‘sanık’ları ister sivil, isterse askerî yargı yargılasın; insanların tatmin olması mümkün değildir. Türkiye’yi idare edenler belki bunun farkında değil, ama Türkiye’nin acil bir yargı reformuna ihtiyacı var. Belki bunun ilk adımı, yeni ve gerçekten sivil bir anayasa hazırlamakla mümkün olur. Zaman zaman cezaevlerindeki içler acısı durum gündeme geliyor ve hepimiz derin bir ‘ah’ çekiyoruz. Peki, cezaevlerinin bu duruma gelmesinde de ‘yargı’nın kabahati yok mu? Değil hukukçular, zaman zaman Bakanlar da yaptıkları açıklamada ‘geç tecelli eden adalet’den yana şikâyetçi oluyorlar. Geç tecelli eden adalete ‘adil yargı’ demek mümkün mü? Madem bu konu ‘askerî personele sivil yargı’ tartışmalarıyla gündeme geldi, o halde kalıcı çareler konusunda adım atmak lâzım. Askerî şahısların sivil mahkemelerde yargılanmasını düzenleyen değişiklik ‘her şey’ değil, ama önemli bir adım olduğu da kabul edilmeli. Tartışma bu noktaya geldikten sonra ‘geri adım’ anlamına gelecek düzenlemeler yapmak ise işi daha da içinden çıkılmaz hâle getirebilir. Pek çok konuda geri adım atma sabıkası olan hükümet, İnşallah bu konuda geri adım atma hatasına düşmez. Düzenlemeye karşı çıkan bazıları, “Askerî yargı bağımsızdır” diyorlar. Peki, mevcut yapısıyla ‘askerî yargı bağımsız’ ise, sivil yargı ona göre daha ‘bağımlıdır’ denilebilir mi? Ast-üst ilişkisine bağlı bir yapı, ne ölçüde bağımsız olabilir? Her zaman ifade etmeye çalışıyoruz; sivil yargı da bu konuda sıkıntılı, ama bu sıkıntının askerî yargıdan daha fazla olduğunu söylemek kolay değil. Hem ‘âdil bir ülke’de kendisine güvenen hangi şekilde olursa olsun ‘yargı’dan ürker mi? Avrupa Birliği üyeliği yolunda ilerlemeye çalışan bir ülkede ‘iki başlı yargı olmayacağı’ noktasındaki haklı tartışmaları ‘uzman’lar yürütsün. Ama temelde ‘âdil yargı’ya muhtaç olduğumuz unutulmasın. Her hâl ve şart altında, hiç zaman kaybetmeden ‘âdil yargı’yı temin edelim, yarası olan gocunursa gocunsun... 06.07.2009 E-Posta: [email protected] |