Cevher İLHAN |
|
Türkiye’nin devâsa gündemi… |
Meclis tatilde; lâkin Türkiye’nin devasa iç ve dış problemleri âdeta üstüste yığılmış. Bizzat Başbakan’ın ifâdesiyle “Gündem bitmeden tatil haram” dendi; lâkin Ankara’nın önünde âcilen görüşülmesi gereken gündemler duruyor. Komşu İran’da seçimler bahanesiyle küresel merkezlerden plânlan karmaşa ile bir oyun sahnelenmek isteniyor. İki milyona yakın insanın katledildiği Irak’ta ve özellikle Kerkük’te ortalık kan revan. Gün aşırı, onlarca, yüzlerce kişi, ne olduğu ve nereden geldiği belli olmayan “intihar saldırıları”yla katledilmekte… Afganistan’da, “terörle mücadele” perdesinde son dönemde yüzbinlerce sivil öldürüldü. Pakistan, “Taliban’a atfedilen” olaylarla kaos ve kargaşa içinde iç savaşla bölünmenin eşiğine getirilmiş; olayların ardı arkası kesilmiyor… Ve Türkiye, AB müzâkere sürecinde hâlâ darbeleri ve darbecileri koruyan ve kollayan ve “Atatürk milliyetçiliği ile ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliği” karşısında millet irâdesi dahil hiçbir mülâhazânın-faaliyetin korunma göremeyeceğini daha baştan derpiş eden ve kadük “devrim yasaları”nı koruma altına alan “darbe anayasası” ile yönetiliyor. Ekonomistler, Türkiye’deki ekonomik krizin dünyanın en ağır krizi olduğu uyarısını yapıyorlar. Gerçek küçülmenin yüzde 13,8 değil, bütün dünyada hesaplanan dolar bazındaki yüzde 29 olduğunu belirtiyorlar. İhracatın yüzde 34 gerilemesiyle düşen carî açığa karşılık bütçe açığının tehlikeli bir biçimde büyüdüğünü nazara veriyorlar. Son altı buçuk yılda Türkiye’nin tarihinin en yüksek iç ve dış borç rakamına ulaştığını haber veriyorlar. Bu gidişle, ülkenin yıllarca kendine gelemeyeceğini ve krizden çıkamayacağını ikaz ediyorlar.
“233 KANUN ÇIKTI” AMA Bütün bu olup bitenlerin ortasında AKP hükûmeti, ne kadar başarılı olduğunu açıklamakla vakit geçiriyor. Gerçi bu kez Meclis Bakanı açıklamadı ama hükûmet sözcüsü Cemil Çiçek, yine her yıl tekrarlanan klasik açıklamayı yaptı. Ne kadar çok çalıştıklarını göstermek açısından geçen yasama döneminden istastikî rakamlar verdi. Geçen dönemde 233 adet kanun tasarısı ve teklifinin yasalaştığını, ayrıca 416 araştırma önergesinden 58’nin kabul edildiğini, sekizine dair komisyonlar kurulduğunu ve beşi hakkında genel görüşme yapıldığın hâlen bir komisyonun çalıştığını; ve yine bu dönemde 8 bin 587 yazılı soru önergesinden hükümetin 4 bin 441’ini cevaplandırdığını bir bir anlattı. Ne var ki bütün bunlara karşı akıllarda kalan, kamuoyunun infiâline, Meclis içi ve dışı bütün muhâlefetin tepkisinden iktidar partisi milletvekillerinin ayak sürümesine rağmen, iktidarın çıkarmakta ısrar edip bir ay Meclis’i ve Türkiye’yi meşgul ettiği, mayından temizlenmiş toprakları yabancılara 44 yıla varan sürede kullandırma seçenekli “mayın ihâle yasası” kaldı. Gerçi yasanın “ilk tercihi”yle NATO’nun kuruluşu NAMSA’ya ihâlesi çalışmaları başladı. Ancak Anayasa Mahkemesi’ne “iptal” için başvurulan yasanın akıbeti meçhul. Keza zihinlerde kalan bir diğer yasa ise, kamuoyunun önemsediği askerî personelin sivil mahkemelerde yargılanması oldu. Ne var ki bunun da akıbeti belirsiz. Başbakan Yardımcısı Çiçek’in, “Bundan sonra Sayın Cumhurbaşkanı onaylar ya da onaylamaz o kendi takdirleridir. Anayasa Mahkemesine gider ya da gitmez, o da bu işi Anayasa Mahkemesi’ne götürecek makamların kendi takdiridir” demesi, daha baştan kırılma sinyalleri vermesi, bu husustaki tereddütleri arttırdı.
HÜKÛMET YÖNETMELİKLERLE KALMAMALI… “Ergenekon davası” devam ederken, 27 Mayıs’tan, 12 Mart’a, 12 Eylül’den 28 Şubat’a kadar darbelerin, darbe teşebbüslerinin, darbeye ortam hazırlama çalışmalarının, darbe plânlarının, darbecilerin ve darbe teşebbüsçülerinin yargılanmasına dair anayasal ve yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Fakat muhalefetten gelen 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için Anayasa’nın “geçici 15. maddesi”nin kaldırılması önerisine Başbakan’ın “sulu şaka” tepkisiyle geçiştirmesinin ardından hükûmet sözcüsünün, “Geçici 15. maddeyle ilgili Bakanlar Kurulu’nda bir görüşme yapmadık. Malum Anayasa değişikliği, Bakanlar Kurulu’nun meselesi değil, siyasi partilerin ve Meclis’in meselesidir” geçiştirmesi, dikkat çekici. Bütün bunlara mukabil, “darbe lideri” Evren Paşa, mâlum “TSK İç Hizmet Kanunu”nu maddesini ileri sürerek, Anayasayı ilga eden, Meclis’i kapatan ve hükûmeti deviren darbenin “yasallığı”ndan dem vuruyor. Fakat hükûmetin gündeminde, darbelerin tortularından arındırılmış “yeni demokratik anayasa” da yok; her defasında darbelere gerekçe gösterilen sözkonusu “yasa”yı değiştirmek de… Kur’ân kurslarını yaşla yasaklayan yasalar ve yönetmelikler duruyor. Hükûmet kırtasiyeciliği azaltmak için bazı yönetmelikler çıkarmış, ne çıkar? 06.07.2009 E-Posta: [email protected] |