06 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Ali FERŞADOĞLU

Yokluk ispat edilebilir mi?


A+ | A-

Allah’ın varlık ve birliğini gösteren sayısız muhteşem deliller vardır. Bunlardan bir kısmı aklî, bir kısmı naklî, bir kısmı tecrübî ve gözleme dayanır. İnkâr konusunda önce şu hususu da vurgula-yalım: “İlgilenmeme” şeklinde gelen inkâr ile “yokluğu”, inkârı ispata yeltenilen inkâr arasında büyük fark vardır. İkincilerin aklına şaşmak gerekir. Ki, akıl, kullanılmayan cihaz; işletilmeyen maden ocağı gibidir.

Varın ispatı, yokun ispatından her zaman ve zeminde daha kolay ve mümkündür. Çünkü, var olan aynı zamanda kendi kendisini de gösterir, ortaya koyar. Meselâ, bir tek elmayı göstermekle elma cinsinin yeryüzünde bulunduğu ispat edilir. Oysa, yokluğunu iddiâ eden kimse bütün yeryüzünü, hattâ kâinatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir.

Evet, “varı ispat etmek gayet kolay, yoku ise çok zor”, hattâ imkânsız. Yâni, inkâr edenler, kâinatı didik didik edip, hiçbir yerde olmadığını göstermekle dâvâlarını ispat edebilirler. Bu da imkânsızdır. Çünkü nefsü’l-emirde (gerçekte) nefiy, yokluk ispat edilmez; ihata lâzımdır. 1 Yâni, kâinatı bütünüyle kucaklamak, her tarafını görmek, göstermek gerekir. Meselâ, “Şu odada mâdeni 250 bin liralık madeni bir para var!” diyen gösterir; dâvâsını rahatça ispat eder. “Yoktur!” iddiasında bulunan; odanın her tarafını didik didik etmeli. Hattâ, koltukların içini, döşemenin altını söküp, bütün kuytu yerleri, karanlık delikleri dahi tarayıp açığa çıkarmalıdır. Aksi halde, “yok!” demek bir ispat, bir marifet değildir...

İspatta şöyle aklî-ilmî bir avantaj daha var: Zâyıf da olsa, herbir delilin sağında ve solunda pekçok takviye kuvvetleri mevcuttur. İmân hakikatlerini ispat için ortaya konan delilleri tetkik ederken, “Şu kocaman ne-ticeyi bu zayıf, nahif delil kaldırmaz” şeklindeki tenkit de geçersizdir. Zîrâ, İslâmiyetin doğruluğuna delâlet eden şahitlerden, işaretlerden her birisi, o müdafaa meydanında arkadaşını himaye etmekle sıhhat raporunu imzalayarak sağlam olduğunu tasdik eder. O da, onun ilim ve haberine ehl-i vukuf olur. Çünkü, imân hakikatlerinde hedef ispattır, inkâr değildir. Sabit olan birşeyi gösterenlerin biri, bin gibidir. Zira, sübutta gösterenlerin gösterme tarzları birbirine uygun olduğundan ve örtüştüğünden herbirisi ötekileri tasdik etmiş olur.

Nefiy (inkâr) cihetinde, nefiy edenlerin şehadetlerinde tevâfuk / örtüşme yoktur. Nefylerine mütehalif sebepler gösterirler. Bunun için, şehadetleri birbirinin doğruluğuna delil olamaz. Çünkü tevafuk yok. Yâni, bir şeyin yokluğu herbirisine göre başka bir gerekçeye dayanır. Meselâ, ay başlangıcındaki hilâli göremeyenlerin herbirisinin gerekçesi farklıdır:

Biri, “Rahatsızdım, göremedim!” derken, öbürü “Hava bulutlu idi, görmedim!”, bir başkası “O anda uyuyordum!”, bir diğeri “Miyopum ondan göremedim!” der. Örtüşme ve birbirine güç verme, destekleme olmayınca; elbette ispat ve izaha yardımcı olması muhal, imkânsız olur.2 Dolayısıyla birbirine güç vermezler.

Aynı şekilde, uzman olmayan iki şahid veya iki ispatçının görerek “Var!” dediği husus; on binlerce uzmanın inkârına tercih edilir. İki kişi, Ramazan hilâlini (kavisleşmiş kaş gibi ince çizgidir; gözü sağlam olan görebilir) “Gördük”; on binlercesi “Görmedik!” dese; ikisinin sözüne itibar edilir. Öyle ise, ilmî kariyer ve rütbeleri ne kadar büyük olursa olsun, “görmeme” konusundaki iddiâları geçersizdir. İspat edenler, “Benim nazarımda ve gözümde hilâl var” demiyor; “Gerçekte, göğün yüzünde hilâl vardır, görünür” der.

Mesele gayet basit, net ve açık: İnkârcıların imânî bir meseleyi inkâr etmelerindeki ittifakları tek bir haber gibidir; tesirsizdir. Amma, inananların imânî mesele-lerdeki sözlerinin herbirisi ötekisine yardımcıdır, takviye eder, güç katar.3

Dipnotlar:

1- Age, s. 133-134.

2- Mesnevî-i Nûriye, s. 88.

3- Mesnevî-i Nûriye, s. 73.

06.07.2009

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.07.2009) - İnkâr ve çeşitleri

  (04.07.2009) - İspat ve ispat çeşitleri

  (02.07.2009) - “Eşim; anne, baba ve kardeşlerine maddî destekte bulunuyor!”

  (01.07.2009) - Fıtrata indirilen yeni moda darbesi: Estetik ameliyatları

  (30.06.2009) - Şeytanlar niçin yaratılmış?

  (29.06.2009) - Cin çarpması

  (27.06.2009) - Cinlerin yaratılmasının hikmeti ve özellikleri

  (25.06.2009) - Cinler

  (24.06.2009) - İnsanın psikolojik hâliyle ilgili olan melekler

  (23.06.2009) - Meleklerin yaratılma sebepleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.