Cevher İLHAN |
|
Ankara anafordan çıkmalı... |
Ankara politik anaforda. Hükûmet, Meclis’te 233 yasa çıkardığıyla övünüyor, ama esas çıkarması gereken kanunlar geçiştiriliyor. Taktik devam ediyor. Ankara’nın önüne Türkiye’nin ciddî ve gerçek problemleri geldiğinde, Başbakan ve iktidar partisi sözcüleri hemen günübirlik siyasî söylemlere sarılıyor, salvolarla saldırıyorlar. Türkiye’nin başta “yeni anayasa” ve demokratikleşme olmak üzere, AB müzâkere sürecinde yargı reformundan siyasî partiler ve seçim yasasına, temel hak ve özgürlüklerden din eğitimi ve öğretimine, önemli konular geldiğinde politik atışma faslı başlıyor. Meclis’teki muhalefet de ne yazık ki buna teşne. Her defasında tribünlere oynanıyor, seçmenin hoşuna gidecek “sen”li“ben”li günübirlik kısır tartışmalar devreye sokuluyor. İktidar partisi, köklü temel çözümler getireceği yerde kamuoyunda siyasî sansasyon meydana getirme peşinde. Tam da başta 12 Eylül İhtilâli olmak üzere darbelerin ve darbecilerin yargılanmasının gündeme geldiği sırada, “askerî personelin yargılanması” Ceza Muhâkemeleri Kanunu’na eklenmesini kullanması gibi… Bu düzeltme elbette fevkalâde önemli. “Veto” ve “iptal”le geri adım atılmaması gerekiyor. Ancak darbelerin ve darbecilerin yargılanmasının bununla savsaklanması, Türkiye’yi kısır döngünün içine hapsediyor… POLİTİK ATIŞMA MALZEMESİ… İktidarın önümüzdeki yasama döneminde, sözkonusu demokratikleşme ve temel hak ve hürriyetlere dair yasaları gündeme getirme irâdesi ve hazırlığı yapması beklenirken, Başbakan’ın sırf siyasî atışma hesabına yeni yeni mevzuları politik atışma malzemesi yapması, bunun yeni misâli… Partisinin Trabzon il kongresinde, Baykal’ın dokunulmazlıkların kaldırılması talebi ile CHP hesaplarındaki usûlsüzlük hususunda eski lideri Erbakan’ın “kayıp trilyon dâvâsı” imâsında bulunması bu açıdan enteresan... Gerçek şu ki bir yandan “Kavgayla, gerilimle, millete, ülkeye, memlekete zerre kadar fayda sağlamayan boş tartışmalarla bizim işimiz olmaz’’ diyen Erdoğan’ın diğer yandan Türkiye’nin fevkalâde hayatî meselelerini faydasız politik çekişmelerle gündeme taşıması, siyasî rant uğruna içine düşülen çelişkiyi gözler önüne seriyor. Başbakan, “Milletten başka hâkem aramam; milletin Meclisinden başka karar mercii tanımam” diyor; lâkin Meclis’i kapatan, demokrasiyi inkıtaa uğratan darbelerin ve darbecilerin sorgulanmasını “sulu şaka” olarak yorumlayıp bir başka bahara bırakıyor. Meclis Başkanı Köksal Toptan, ‘’15. maddenin konulması da korunması da yanlış. Elbette modern Türkiye’nin Anayasasında böyle bir hüküm bulunmamalıdır. Türkiye’ye böyle bir anayasa maddesi yakışmıyor” diye yakınıyor. Hukukçular, 16 kez değiştirilen ve 100’e yakın maddesi değişen darbecilik zihniyetiyle yazılan “darbe anayasası”nın artık kevgire döndüğünü, üst üste yapılan yamaları tutmadığını, antidemokratik tortulardan arındırılmış sıfırdan yeni bir demokratik anayasaya ihtiyaç olduğunu belirtiyorlar. Bütün bunlara mukabil, 12 Eylül darbesi lideri Evren Paşa, âdeta “beni ve darbemi yargılayamazsınız!” diye meydan okuyor. Tam bir “darbeci mantığı”yla, her defasında TSK İçtüzük Kanunu 35. maddesiyle “emir ve komuta zinciri içinde yapıldığı”yla övündüğü darbeden dolayı bütün ordu mensuplarının yargılanması gerektiği “şantajı”nda bulunuyor. MECLİS BİGÂNE KALMAMALI.... Kimse çıkıp Evren’e, “Bütün subay ve astsubayların “emir komuta zinciri”ne uymaktan başka çâreleri var mıydı? Bir yasa maddesine dayanarak Anayasa’nın ilgâ edildiği nerede görülmüş? Askerler, “ihtilâlin komuta kademesi”ni teşkil eden “Evren ve Konsey üyesi arkadaşları”na isyan mı etseydi? Buna göre 12 Eylül 1980’de askerlik yapan er ve erbaşlar da mı cezalandırılacak?” sorularını sormuyor. Diğer yandan “Ergenekon iddianâmesi”nde yer alan, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in, “Pentagon’un doğrudan ismini vermesi sayesinde NATO emrinde yurtdışı göreve seçildiğini” söylediği “ABD’nin psikolojik savaş alanı Türkiye ve Avrasya’da sivil kurmay başkanı Çevik Bir”, dayattığı 28 Şubat postmodern darbe sürecinde “irtica tehdidi” bahanesiyle binlerce kişiyi fişlemesine,”sivil harekât”, “silâhsız ve yıkıcı terör” kullanması iddiasına karşılık, yalnızca “tanık” ve “şüpheli” olarak ifâde vermekle kalıyor. Meclis 4 Ağustos’ta toplanıp yeni başkanı seçecek, peşinden tatile devam edecek. Millet irâdesinin temsilcisi Meclis, artık bu komediye “dur!” demeli. Yeni yasama döneminde darbelerin ve darbecilerin yargılanmasını gündemine almalı, bigâne kalmamalı. Ankara bu politik anafordan çıkmalı. Demokratikleşme, derde deva olmayan rutin kanunlarla geçiştirilmemeli. Öncelikle “yeni anayasa”yı gündeme getirmeli. Hiç olmazsa Anayasadaki antidemokratik ayrıkları ayıklamalı. Politik polemiklerle vakit geçirmemeli… 08.07.2009 E-Posta: [email protected] |