H. İbrahim CAN |
|
Neden Öcalan’ı bekliyoruz? |
Ertuğrul Özkök’ün yazısıyla başlayan İmralı’dan Kürt sorununa çözüm teklifi haberleri yayılmaya devam ediyor. Öcalan inisiyatifi ele almaya çalışıyor. 15 Ağustos’ta açıklayacağını öne sürdüğü çözüm paketiyle, sihirli bir asa ile her şeyin değişeceğini sanıyor. Hatta daha da ileri gidip, “Çözüm gelişmezse ben aradan çekileceğim. 1-1,5 ay sonra süreç farklı bir yöne de çevrilebilir. Sonbahara kadar çok şey değişebilir. Savaş olursa kopuşa gider” diye tehdit de ediyor. Devletin zirvesinden gelen ve devletin tüm kurumlarının çözüm için ilk kez tam bir mutabakat içinde olduğu açıklamasıyla başlayan yeni dönemde, maalesef şu ana kadar somut bir yol haritası ortaya konulamadı. Şartları şöyle bir değerlendirelim: 1- Sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğinde herkes müttefik. Olayı yalnızca bir terör sorunu olarak görenler bile, böyle olmadığını ve mutlaka uzlaşmayla bir çözüme ulaşılması gerektiğini kabullenmiş durumda. 2- Barışa giden yolda ilk ve en önemli unsurun PKK’nın silâhsızlandırılması ve af meseleleri olduğu biliniyor. Burada, Ertuğrul Özkök’ün dediği gibi, (Öcalan’ı kastederek) “silâhı o eline aldıysa, şimdi o bıraktırmalıdır” fikrinin yeterli olmadığını, daha önce birkaç kez yazdığımız Obama raporundaki öneriye uygun olarak, ABD’nin ve Kuzey Irak Kürt yönetiminin bu silâhsızlandırmada rol alması ve iki taraf için garantör olması gerektiğini düşünüyoruz. Getirilecek affın ya da MİT Müsteşarı Emre Taner’in deyimiyle “Dağdan İndirme Projesi”nin kademeli olması ve—şehit analarının yüreğini dağlasa da—silâhlı eylemlere karışmış olanların affı ve lider kadronun sürgüne gönderilmesini içermesi gerektiği aşikâr. En çok da halen dağda bulunan lider kadronun buna iknâ edilmesi gerekecek. Halen hapishanede bulunan mahkûmiyetleri kesinleşmiş yüzlerce militanın durumu da af kapsamında ele alınmalıdır. 3- Devlet Kürt vatandaşların sosyo-kültürel haklarını daha rahat kullanmaları yönünde adımlar atmalıdır. Silâhsızlanma ve afla paralel yürüyecek bu adımlara Kürtçe üniversite, Kürtçenin kamusal alanlarda serbestçe kullanımı gibi özgürlük alanını genişletici atılımlar dahil edilmelidir. 4- Sorunun korucular yanı, yani devletin yanında silâhlanmış ve maaş almakta olan, dolayısıyla korucusuz köylerle de bir çok husumet içine girmiş bulunan binlerce korucunun durumu da dikkatlice değerlendirilmelidir. 5- Bölgeye egemen olacak barış havasıyla birlikte, istihdam ağırlıklı yatırımların teşvik edilmesi, devletin şefkatli yüzünün bölge insanına gösterilmesi, iki milyon büyükbaş hayvanın yok olmasına yol açan yayla yasaklarının kaldırılması, hayvancılık ve tarımla birlikte köye dönüşün daha fazla teşvik edilmesi yol haritasında mutlaka yer alması gereken adımlardan olmalıdır. Aslında bütün bunlardan önce devletin muhatabı kim olacak sorusuna cevap bulunması önemlidir. Bu muhatabın doğrudan Öcalan olamayacağı açık. Olmamalıdır da. Ama onun da rıza gösterebileceği bir muhatap ya da muhatapların bir an önce tesbit edilmesi, somut adımların atılması için şarttır. Bu arada bu projenin partilerüstü bir proje olması, muhalefetin de içinde yer alması temennilerinin gerçekleşeceğine, maalesef pek ihtimal vermiyorum. Ama en azından sivil toplum kuruluşlarının bu konuda rol üstlenmesi gerek. Umarız bu konuda ilk adımların atılmasını Öcalan’dan beklemek yerine, sorumluluk sahibi makamlar bir an önce harekete geçerler. Çünkü bu olumlu havanın oluşturulması çok uzun zaman aldı. Yıkılması içinse, maalesef tek bir kötü olay yetebilir. 21.07.2009 E-Posta: [email protected] |