H. İbrahim CAN |
|
Musul vilâyeti yeniden mi kuruluyor? |
İki gündür medyada Kuzey Irak yönetiminin Amerika’nın Irak’tan çekilmesinden sonra Türkiye’nin himayesine gireceği yazılıp çiziliyor. Sanki Kuzey Iraklılar, Hatay vilâyetimizin yaptığı gibi bir referandumla Türkiye’ye katılıverecek. Hatta Osmanlının “Musul Vilâyeti”nin yeniden canlandırılacağı da anlatılıyor ballandırılarak. Bütün bu değerlendirmelerin kökeni Uluslar arası Kriz Grubu adlı bir Amerikan (uluslar arası gibi görünse de temelince ABD desteği var) düşünce kuruluşunun yayınladığı “Irak ve Kürtler: Tetik Hattı Boyunca Sorun” başlıklı 8 Temmuz 2009 tarihli raporu. Bu kuruluş dünyanın ilk on düşünce kuruluşu içinde yer alıyor. Bu tür kurumların ABD tarafından kamuoyu oluşturmaya yönelik çalışmalarda kullanıldığı da biliniyor. Ayrıca raporda belirtilen hususların önemli bir kısmı bu bölgeye ilişkin diğer uzman değerlendirmelerinde de yer alıyor. Temel değerlendirme şu: Irak’da Bağdat merkezli hükümet güçlenmeye başladıkça, özerk Kürt yönetimi ile Arap Irak yönetimi arasında gerginlikler artıyor. En önemli sorun da Kerkük başta olmak üzere tartışmalı bölgelerin durumu. Amerika’nın ordusunun bir kısmını orada bırakması halinde dahi, bu konuda yeterli bir güvence ve olumlu katkı kaynağı olması güç. Bu durumda, Kuzey Iraklılar ne kadar karşı çıksa da, çatışmayı ancak dışarıdan bir himaye ile önlemek mümkün. Neçirvan Barzani bu işi çekilmeden Amerikalıların yapmasını istiyor. Obama ise özel temsilcisi vasıtasıyla siyasal uzlaşma yoluyla sorunların çözülmesini istiyor. Ancak her ikisi için de vakit yetersiz. 2010’da Amerikalılar çekilmiş olacak. Kuzey Irak yönetimi genel kurmay başkanı Fuad Hüseyin “Biz Türkiye’nin parçası olmak istemiyoruz; Türkiye de daha fazla Kürt istemiyor” diyor. Ama ABD ordusu çekildikten sonra Türkiye ile ittifaktan başka çareleri olmadığını herkes gibi o da kabul ediyor. Bu ittifaka göre Kuzey Irak yönetimi Türkiye’nin himayesinden yararlanırken, Türkiye de Kuzey Irak petrolünden yararlanacak. Hatta Kuzey Iraklılar bu yolla Türkiye’nin Kürtler vasıtasıyla Kerkük’ü de yeniden kontrollerine alabileceği vaadinde bulunuyorlar. ABD’nin Türkiye’ye sunduğu plan da zaten bu yönde. Bir yandan Irak’taki tarafları uzlaştırmaya çalışan ABD, işgalin getirdiği güvensizlik ortamı ve zengin petrol kaynaklarının paylaşımının buna imkân vermeyeceğinin bilincinde olduğu için, öbür yandan da Türkiye ile Kuzey Irak’ı uzlaştırmaya çalışıyor. Tabiî bu projenin önünde iki büyük engel var. Birincisi; PKK sorunu. Henüz bu konuda ciddî bir adım atılmadı. Sorunun çözümü göründüğü kadar kolay da değil. İç içe geçmiş ilişkiler ve menfaatler ağı içinde yalnızca dağdakileri silâhsızlandırmakla sorunu çözmek imkânsız. Yani bu sorunun çözümü de ABD’nin Irak’tan çekilme tarihine kadar tamamlanamayabilir. İkincisi ise; Iraklı Araplar. Ülkenin zengin petrol kaynaklarına sahip bir bölgesini Kürtlere vermeye razı olmaları imkânsız. Şimdilik Amerika’nın desteğiyle Kuzey Irak yönetimi çıkardığı petrolü boru hattıyla Türkiye üzerinden satıp parasını cebine atabiliyor. Ama ABD çekildikten sonra ülkenin diğer nüfusunun buna göz yumacağını düşünmek hayalcilik olur. Yani Türkiye’ye sunulacak iki karşılık da sağlam değil. Türkiye bunun farkında. O yüzden Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyor. Bir yandan karşılıklı ilişkiler—Kuzey Irak’ın ihtiyaçlarının çok büyük bir kısmını halen Türkiye karşılıyor—sürdürülürken, öbür yandan da ABD sonrası Irak’ta oluşabilecek ihtimallere karşı politika geliştirmeye çalışıyor. Sonuçta Irak’ı çok kolay günler beklemiyor. Türkiye sanıldığı gibi Kuzey Irak yönetimini himayesine kolayca alamaz. Kuzey Irak’ta özellikle Kerkük’te Türkmenlere karşı Kürtlerin uyguladığı yıldırma ve göçe zorlama politikaları da unutulmamalı. Temennimiz; ülkemizin bu meseleden en hayırlı sonuçlarla çıkabilmesi. Irak’a bir an önce hürriyet ve huzurun gelmesi de duâmız. 11.07.2009 E-Posta: [email protected] |