Cevher İLHAN |
|
Doğu Türkistan’da Türkiye’nin sorumluluğu |
Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmü devam ediyor. Son olaylarda birtek Urumçi’de katledilenlerin sayısının 800’ü geçtiği bildiriliyor. Binlerce sivil öldürülmüş ve yaralanmış. Pekin yönetiminin onbinlerce Çinliyi bölgenin asıl sahipleri Müslüman Uygur Türklerinin üzerine salması ve sokak ortasında linç etmesi, Çin polisinin kapı kapı dolaşıp mâsum insanları evlerinden alıp bilinmeyen bir yere götürmesi, zulüm ve vahşetin dehşetini bildiriyor. Ve bütün insanlığın ve bilhassa İslâm âleminin öncelikle bu zulüm ve vahşeti durdurmasında önemli mesuliyeti bulunuyor. Bediüzzaman’ın ifâdesiyle, “Eskidenberi i’lây-ı kelimetullah (Allah isminin ve İslâm dininin yüceltilmesi) ve bekây-ı İslâmiyet-i İslâm (İslâmın bağımsızlık ve izzetinin bekâsı) için kendini yekvücud olan âlem-i İslâma fedâya vazifedar ve hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslâmiye” dediği Osmanlının mânevî ve maddî mirâsını taşıyan Türkiye’nin büyük bir sorumluluğu var. (Sünûhat, 56) Bunun içindir ki Ankara’nın, bir sivil toplum örgütü gibi salt diplomatik kınama ve protestolarla kalmaması, Çin’e karşı uluslar arası zeminlerde, bölgesel ve ikili görüşmelerde ciddî diplomatik tavır ve yaptırımlarda bulunması gerekiyor. Başbakan’ın lâfla “one minute” demesine gerek yok; Ankara, Sincan–Uygur bölgesindeki olayların başta Çin olmak üzere aslında bölgedeki bütün ülkelerin ve bölge barışı ve istikrarının zararına olduğunu; Pekin’in büyük bir komployla karşı karşıya kaldığını ve oyuna gelmemesini telkin etmeli ve tavır koyma cesâretini göstermeli. Hükûmet, bu konuda, asla sessiz kalmamalı, bir takım genel ve eksik ifadelerle yetinmemeli. “Kaygı ve üzüntüyü iletmek”le iktifa etmemeli…
OLAYLARIN GERÇEK YÜZÜ Doğrusu, insan hakları ve hürriyetlerinde baştan beri derin sâbıkası bulunan, devlet ideolojisi ve egemenliği uğruna hiçbir insanî değeri hak ve hukuku tanımayan Komünist sistemden gelen Çin’in, sistemli soykırım ve baskısının son demde neden bu kadar azdığı üzerinde durulmalı. Aksi halde, bir iki diplomatik demeçle, saldırılar süresince Çin mallarının boykot edilmesiyle netice almak gibi palyatif tepkilerin bir faydası olmayacaktır. Kriz ortamında Çin mallarının boykotu olsa olsa bu mamulleri zamanında bolca ithal eden esnafı sıkıntıya sokmanın ötesinde pek bir işe yaramayacak; Çin’i caydırmada etkili olmayacaktır. Diğer taraftan zulmün hiçbir gerekçesi olamaz. Hiçbir şey, işkence ve haksızlığı mâzur gösteremez ve bahane edilemez. Ancak öteden beri süregelen olayların nihaî tahlilinde ve vahşetin arka yüzünde, Çin’in özerk bölgeye karşı bu denli haşin ve acımasızlaşmasının perde arkası da mutlaka tahkik edilmeli. Hangi küresel provokatör istihbarat servislerinin, Çin’i ve komşu Asya ülkelerini kaos ve kargaşaya ittiği ve iç çatışmayla iç savaşa sürüklediği araştırılmalı. Hangi hâricî ve dahilî mihrakların hangi maksatlarla provokasyonlarda bulunduğu; son zamanlarda kısmen sâkin olan bölgenin neden bu denli karıştığı, bölgedeki kaos ve kargaşadan hangi küresel ifsad şebekelerinin kışkırttığı ve uluslar arası mahfillerin hegemonya ve çıkar umduğu tek tek ortaya çıkarılmalı.
ÇİN, NİÇİN ACIMASIZ? Pekin, amansız bir arsızlığın içinde. Belli ki Türkiye ile ilişkilerin kopmasını da pek taktığı yok. ABD’nin Çin’deki olayları kışkırttığı ve Ankara’nın Washington’a yakınlığı; Türkiye’nin önce “stratejik müttefik”, “BOP’un eşbaşkanlığı”ndan “nitelikli ortak” olması ve bölge politikalarını Amerikan ekseninde yürütmesinin bunda büyük payı var. Bu noktada, Uygurların dünyadaki temsilcilerinin ABD ile fazlasıyla içli dışlı olmaları; problemin dış bağlantısındaki zorluğu daha da arttırıyor ve çıkmaza sürüklüyor. Doğu Türkistan’daki olayların gerçek yüzünün ortaya çıkarılması ve kimlerin tahrik ettiğinin ve hangi mahfillerin insanları sokağa döktüğünün belirlenmesi bu açıdan oldukça önemli. Çin’in Doğu Türkistan’ı boşaltma ve “Çinlileştirme politikası”nın ardındaki maksadın deşifresi, şiddetin kaynağı, mutlaka araştırılmalı… Ankara bu gerçekler ışığında ağırlığını koymalı… 11.07.2009 E-Posta: [email protected] |