Rifat OKYAY |
|
Kimse, altına talip değil! |
Sözü sözün üzerine ekleyip de uzunca bir kelâm etmek, sözler söylemek âdet oldu. İçi dolu ya da boş olsun önemli değil yeter ki kaküllü lâflar ya da püsküllü konuşmalar, her birisi için de zahmete katlanmadan ağzınıza geleni söyleyebilirsiniz ve birde üstüne üstlük şöyle ayağa kalkıp gerilerek, "amma da hatipmişim be..." diyebilirsiniz. Gösterişin ve şatafatın zamanımızdaki hakimiyeti sözlerimizde, konuşmalarımızda ve dilimizde had safhaya gelmiş vaziyette. Mânâ veya faide olsun olmasın önemli değil.. Yeter ki karşımızdakilerin kulağını meşgul edecek kendiliğinden ilhamen bir lâf-ı güzaf olsun.. Herkesin, her kesimin yani âliminin, cahilinin ağzında ya: Dolu dolu koşacaksın... Konuştu mu boş konuşmayacaksın... Kelâm etti mi sıradan olmayacak, okkalı edeceksin.. devam edip gider. Fakat kime, neden, nasıl, nerede, ne kadar gibi sözün ve konuşmanın aslını teşkil eden unsurlar hiç düşünülmez... Bir kelâm öğrenilmişse her yere uydurularak konuşulduğu, vazgeçilmediği gibi bir bilinen bin biliniyormuşcasına satılmaya çalışılırsa işte orada anlamsızlık ve faidesizlik hükmeder. Bunu da ne söyleyen, ne de dinleyenler telâfi edemezler artık... Konuştuğun zaman az konuş. Sözün kıymeti ve tesiri kısalığındadır. Çok düşünmek az söylemek evlâdır. Çok oku, az söyle. Çok dinlemek, az konuşmak her zaman ve her yerde iyilik ve güzellikleri netice verir... Bu niceliği ve neticeleri güzel sözleri çoğaltarak sıralamak elbette ki mümkün. Bizim açımızdan hiç olmazsa birisini hayatımızda, konuşma dünyamızda kendimize düstur edinerek tatbik etmek, uygulamaya koymak ise çok çok daha güzel ve faydalı... Tarif ve tavsifin ötesinde uygulamaya ve hayata geçirmeye değecek küçük ve kısa bir doğru söz kendi açımızdan ehemmiyetli olduğu kadar, başkaları ve okuyan, dinleyenler içinde hem tesirli, hem de yeterince faydalı olacaktır. Her zaman ve her mekânda, her kişiye ve herkese söz sölemek ve lâf yetiştirmek elbette ki tedavi gerektiren bir lâfızperestlikten çok konuşma, boş konuşma hastalığından başka birşey değildir. Farkında değilim lâf-ı güzafı kendi donkişotluğumuzun ötesine geçemez... Dinle kardeşim! Bir kere olsun herhangi bir konuda da senin bilgin malûmatın olmasın.. bir kere de dinle! Söz gümüşse sükût altın demişler... Gel altın dağıtıyoruz hepsi senin olsun... Senin iyiliğini istiyoruz... Ağızlarını açtıklarında ilk söyleyecekleri; böyle kimselerin: Sen her yazdığını yapıyor musun? Elcevap: Sizlerin her okuduğunuzu yaptığınız kadar... 10.07.2009 E-Posta: [email protected] |