Mehmet KARA |
|
Tereddüt… |
Hafta başından beri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün askerlerin de sivil mahkemelerde yargılanmasına ilişkin CMK’da yapılan değişikliği onaylayıp onaylamayacağı tahminleri yapılmaya başlanmıştı. Gül, kanunu önceki gün onayladı, fakat “tereddütlerin giderilmesi için ek düzenleme” yapılması gereğini dile getirdi. Bunun da “ivedilikle” yapılması kaydını düştü. Kanun, asker kişilerin, barış zamanında CMK 250. maddesi uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerinin yargı yetkisine giren bir suçu işlemeleri halinde bu mahkemeler tarafından yargılanmasını öngörüyor. Savaş ve sıkıyönetim hallerinde işlenen suçlarda ise askerî mahkemelerin yargı yetkisi korunuyor. Düzenleme, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturmalar için de uygulanacak. Kanun çıkış şekli ve sonrasındaki gelişmeler sebebiyle zor durumda kalan Cumhurbaşkanı Gül 10 gün boyunca adeta iki arada bir derede kaldı. MGK toplantısı sonrasında Erdoğan ve Org. İlker Başbuğ’la kanunu görüşen Gül, daha sonra Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le bir araya geldi. Hemen ertesi gün TSK tarafından “Ordu masuniyetini bozar, kışlaya siyaset sokar. Yasa anayasaya aykırı. Askerî ve sivil yargıyı karşı karşıya getirir” şeklinde itirazların dile getirildiği rapor Çankaya Köşkü’ne ulaştırıldı. Peşinden de hükümet Köşk’e 47 sayfalık “ayrıntılı” bir rapor gönderdi. Raporda, düzenlemenin usûle ve içtüzüğe aykırı olmadığı belirtilerek “Anayasaya aykırılık yok. Tam tersine mevcut ayrılıkları gideriyor” denildiği açıklandı. Gül de kanunu AB ve AİHM kararları çerçevesinde değerlendirdikten sonra, “şartlı onay” verdi. İnceleme sırasında bazı çevrelerden yönlendirmeler de geldi. * * * Gül kanunu onayladı fakat tartışmalar bitmiş değil. Köşk’ten kanunun onaylandığının açıklanmasından sonra, CHP ve MHP’den tepkiler gelmekte geç kalmadı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in “Bu gelişme, Gül’ün hükümet tarafından gönderilen yasaları onaylama alışkanlığından vazgeçmediğini göstermektedir” şeklindeki sözü bundan sonra yaşanacakların bir habercisi niteliğinde. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise, “Sayın Cumhurbaşkanı ‘yasada hem tereddüt var’ diyor, hem de yasayı onaylıyor. Cumhurbaşkanının yasayı tereddütlü hali ile onaylamış olması hükümetten gelen yasaları veto etme hakkını kullanmadığını ortaya çıkarmıştır. Cumhurbaşkanının bu yaklaşımı parlamenter sistemi çalıştırmak yerine daha büyük kaosa yol açmıştır. Cumhurbaşkanının yaklaşımı asker-sivil geriliminin devam etmesine yol açacaktır” demesi de bu fikri güçlendiriyor. Bir diğer konu da kanunun Meclis’ten geçmesinden sonra hukukçuların ikiye bölünmesiydi. Kimisi anayasaya aykırı olduğunu, kimisi olmadığını söyledi. Aykırı olduğunu söyleyenlerin başında da “367 mucidi” Kanadoğlu geliyordu. Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, anayasa değişikliği yapılmadan kanunun yürürlüğe girmesinin “başka büyük sorunlar”a sebep olacağını açıklarken yol da gösterdi: “Askerî yargı ‘Ben yetkimi anayasadan alıyorum. Bu yasayı uygulamıyorum’ diyebilir” demesi de bundan sonra mahkemelerde yaşanacak tartışmaların habercisi… Gelinen noktada kanun Gül’ün onayından sonra yürürlüğe girdi, ama askerin “kaygısının” bitip bitmediğini bekleyenler var. Hükümetin, Gül’ün tereddütlerini gidermek için 1 Ekim’den önce “ek düzenleme” için harekete geçmeyeceği ilk anda açıklandı, fakat hükümetin bu kararı gelebilecek tepkilerden sonra değişebilir. * * * Olumlu bir adım olan değişiklik bu noktalara gelmeden de çözülemez miydi? Kanunun çıkması gerektiğine itiraz eden pek olmadı. Kanun çıkarılışında izlenen yöntemle ilgili sıkıntılar yaşandı. Yol-yöntem farklı olsaydı belki de bu konuları tartışılmayacak, Gül’ün imzaladığı diğer kanunlar gibi tek satırlık bir haber olacaktı. “Anayasaya aykırı-aykırı değil tartışmaları”nı Türkiye son yıllarda hep yaşıyor, ama yeni anayasa bir türlü gündeme getirilemiyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir gazeteye verdiği röportajda, (Bugün, 8.7.2009) Anayasa değişikliğinin rafa kaldırılmadığını, masada beklediğini söylüyor. “Hem Meclis’te, hem de toplumda mutabakat arayışımız var” diyor. “Biz maceracı değiliz. Parlamento içerisinde en azından 367’yi geçen, 400’lü oyları hedefleyen bir mutabakat arayışımız var. CHP kesinlikle böyle bir şeye yanaşmıyor. MHP flu, sadece DTP’nin iştiraki de bizim amacımız için yeterli değil. Muhalefetin yumuşamasını bekliyoruz” diye bir açıklama getiriyor. Ama yeni anayasa bir türlü masadan kalkmıyor, masa üstünde sümen altında bekletiliyor. Eğer yeni anayasa gündeme geldiği 2007 Temmuz ayından bu yana değişmiş olsaydı bu ve benzerî sıkıntıların hiçbirisini Türkiye yaşamayacak, gerçek gündemle uğraşılacaktı. Bu tartışmaları bitirecek köklü çözüm yeni, özgürlükçü, sivil bir anayasadır. Bu artık görülmeli. 10.07.2009 E-Posta: [email protected] |