Faruk ÇAKIR |
|
İnsanlık bu zulmü durdurmalı |
Doğu Türkistan’da yaşananları anlamaya çalışan herkes, zorun da zoru bir durumla karşı karşıya olunduğunu itiraf ediyor. Geçrekten de Çin, işgal altında tuttuğu Doğu Türkistan’da yaşayan Müslümanlara her türlü eza ve cefayı yapmaktan geri durmuyor. Muhtemelen bazıları, “Ne işgali, orası ‘özerk cumhuriyet’ değil mi?” diye sorabilir. Doğrudur, ama bu ‘özerk’lik; dünya ölçeğinde bir özerklik değil, kâğıt üstünde bir özerkliktir. Doğu Türkistan’da yaşayan Müslümanlar her konuda baskıya muhatap. Bölgede, gerek ekonomik ve gerek sosyal haklar bakımından ‘çağdışı’ uygulamalar yapıldığı herkesin malûmu. Dünyanın başka bölgelerinde de insanlar mağdur ediliyor, ama oralara bir şekilde müdahale etmek mümkün. Ancak konu Doğu Türkistan olunca her şey anlamını kaybediyor. Karşınızda bütün dünyaya rağmen yanlışlarını sürdürmekte kararlı dev bir Çin var. Hem maddî hem de politik olarak güçlü bir ülke. Böyle zamanlarda baş vurulan Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar da Çin’e mahkûm. Çünkü Çin, BM’nin 5 daimî üyesinden biri ve alınan her kararı ‘veto’ etme hakkı var. Böyle olunca, Doğu Türkistan’da yaşanan katliâmı uluslar arası platformlara taşımak ve bu yolla netice almak da zorlaşıyor. Hele hele Rusya gibi başka bir ‘dev’in de Çin’e kayıtlı ve şartlı destek vermesi, ABD gibi dünyanın jandarması olma iddiasını sürdüren bir ülkenin de çeşitli sebeplerle yine Çin zulmüne seyirci kalması, hadiseyi tamamen “umutsuz vak’a” durumuna sokuyor. “Ekonomik boykot uygulayalım” deseniz, Çin’in umrunda değil. Uluslar arası ‘tepki’ler de menfaate dayandığı için çok cılız. İş kalıyor Doğu Türkistan’lı kardeşlerimize duâ etmeye ve onların da haklı dâvâlarında göstereceği sebata... “Duânın ne faydası olur?” dememek lâzım. Çok uzak değil, Rusya da boyunduruğu altındaki Müslümanlara böyle zulmediyordu. Ama alınan bu ‘ah’lar yerde kalmadı ve neticede çelik gibi Rus zulmü param parça oldu. Bugün için çok uzak görünse de Çin zulmü de parçalanabilir ve parçalanmalı. Önümüzdeki süreç zarfında daha fazla kan akmamasını temin etmek belki de yapılaması gereren ilk iştir. Maddî güç kullanarak Çin’i durdurmak mümkün olmadığına göre, dünyanın tepkisini, duâsını ve ‘buğz’unu bu bölgeye yönlendirmeye çalışmak gerekir. Bu zulüm bütün insanlığa duyurulabilir ve dünyanın her köşesinden “Bu haksızlık sona ersin” sesleri yükselebilirse, o zaman bu zulüm sona erebilir. Başta Türkiye olmak üzere İslâm ülkeleri ve hür dünya, bunu temin etmeye çalışmalıdır. Yoksa, böyle politikalarla desteklenmeyen ‘hamasî nutuklar’ Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü arttırabilir. Dikkatli ve ürkütmeyen bir politika ile insanlığın dikkatini bu zulme çekebilmek lâzım. Kim yaparsa yapsın zulüm, insanlığın ortak problemidir ve çareyi de birlikte bulmak durumundayız... 11.07.2009 E-Posta: [email protected] |