Faruk ÇAKIR |
|
Tedavi uzun sürecek |
Ekonomik gidişle ilgili olarak açıklanan çeşitli rakamlar, krizde hâlâ ‘dip’ noktasına ulaşılmadığını hatıra getiriyor. Ekonomik krizin patlak verdiği ilk günlere göre ‘kötüye gidiş’ azalmış olmakla birlikte, ‘çıkış/düzelme’ henüz başlamış sayılmıyor. Keşke yaşanan bu ekonomik ve sosyal krizlerden ders alınabilse. Bu krizin pek çok ‘fayda’larından biri de dünyanın gerçekten bir ‘köy’ ve belki de bir ‘hane’ olduğunun görülmesidir. Dünya ile hareket edemeyen ülkeler bir şekilde krize sürüklenmeye mahkûm. “Komşusu krizde olan, kendisi de krize sürüklenmeye mahkûm” da diyebiliriz. Geçen günlerde NTV’de krizi değerlendiren uzmanlar bu noktaya dikkat çekiyorladı. Bazı ‘Nobel ödüllü’ ekonomi uzmanlarının bile, yaklaşan krizi öngöremediğini söyleyen ekonomi uzmanları, Çin’i örnek gösterip; sadece ihracata dönük üretim yapan ülkelerin de krizden kurtulamadığına işaret ediyordu. Gerçekten de çoğu kimse dünya piyasalarını ‘istilâ’ eden Çin’in krize sürüklenebileceğini pek aklına getirmiyordu. Öyle ya, en ucuz işçilik Çin’deydi ve dünya piyasaları bu dev ekonomi ile rekabet edemiyordu. Fakat iş öyle bir noktaya geldi ki, ‘zengin’lerin krizi Çin’i de vurdu. İşte, krizden ders alınması gereken asıl nokta burası olmalı: Artık dünya bir köy haline geldi. O halde, hiç kimse ‘komşu’sunu düşünmeden iş yapamaz. Dolayısı ile ‘komşu’su açken ‘tok’ yatamaz. “Gemisini kurtaran kaptan” anlayışı, dünyanın küçülmesi sonrasında anlamını yitirmiştir... TİM tarafından geçen hafta Mardin’de açıklanan ihrâcat rakamları da bunu gösteriyor. Düşüş yavaşlamakla birlikte maalesef devam ediyor. Ancak bir nokta dikkat çekici: TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, bazı kalemlerde ihracatın miktar olarak arttığını, ama buna rağmen elde edilen gelirin azaldığını söylüyor. Bilhassa bakliyat grubu ihraç ürünlerinde miktar azalmamış. Fakat dünya şartları sebebiyle fiyatlar düştüğü için otomatik olarak elimize geçen gelir azalmış. Tabiî bu problem sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir durum değil. Başka ülkeler de kendi ihraç ürünlerinin fiyatının düşmesinden yana dertli olabilir. Meselâ, petrol ihraç eden ülkeleri düşünelim. Meselâ, geçen yıl bir ton petrol ihraç eden bir ülke, bu yıl da aynı miktar petrol ihraç etse bile eline geçen ücret neredeyse yarı yarıya azalmış oluyor. Petrol ithal eden bir ülke olarak biz buna seviniyoruz, ama ihraç eden ülkeler de üzülüyor. Aynı şey, bizim ihraç ürünlerimiz için de geçerli. Biz üzülürken, başka ülkeler seviniyor. Ama toplamda bütün dünya piyasası sıkıntılı olduğu için herkes üzülüyor. İhracatçıların umudu, ürünlerin fiyatının artmasında. “Aynı miktarda ürün ihraç ettiğimiz için, ihracattaki kaybımız kısa sürüde telâfi edilebilir” diyorlar. İnşallah öyle olur. Yılların birikimi ve yanlış anlayışları sonucu sürüklendiğimiz bu kriz, başta ticarî ahlâk olmak üzere pek çok şeyi tahrip etti. Bu sebeple tedavinin de uzun sürebileceğini kabul etmek lâzım. Keşke gerekli dersleri alıp, en az kendimiz kadar ‘komşu’larımızı da düşünür hale gelsek. 09.07.2009 E-Posta: [email protected] |