18 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

S. Bahattin YAŞAR

İmânî sofralarda Hz. Peygamber de var


A+ | A-

Nurs Konağı, okumaya, düşünmeye, tefekkür etmeye ve fikir çalışmalarına oldukça müsait bir ortamdı. Bu hem iklim olarak böyle, hem de mekânın şartları olarak böyleydi.

Programımız üzerinde oldukça iyi düşünülmüş, önceki yıllarda yaşanan tecrübeler dikkate alınmıştı. Bunun çok büyük faydasını gördük. Programımızdan biraz bahsetmek, uygulamalara örnek olabilir.

OKUMA PROGRAMLARI, KİŞİLERİN KENDİLERİNİ KEŞFETTİKLERİ ORTAMLAR

Program ilerledikçe, programdaki incelikler ve uygulamadaki aksaklıklar kendini gösteriyordu. Tabi bu arada programa katılan farklı farklı şehirlerden, kültürlerden gelmiş kardeşlerin farklı ve orijinal özellikleri kendini gösteriyordu.

Zaten programların en renkli taraflarından birisi de, böyle farklı özelliği olan kardeşlerle tanışmak ve onlardan istifade etmek olmaktadır. Yani bu yönüyle programlar kişilerin kendilerini daha yakından tanımayı ve sosyal yönlerini keşfetmelerini netice veriyor.

Programın en dikkat çeken özelliğinden birisi de, eğitimcilerin çalışmış oldukları özel konuları talebelere takdim etmeleri idi. Öğrenciler bu programa sorularla iştirak ettiler ve konular istifadeye medar oldu.

Özellikle, işlenen konular daha çok ihtiyaç duyulan mevzulardan seçilmişti. Bu konulara öğrencilerin ilgisi görülmeye değerdi.

GEZİLER, PROGRAMLARIN VAZGEÇİLMEZLERİ

Program ilerledikçe önceden planlanmış geziler uygulanıyordu. Şanlıurfa’dan Rize’ye kadar gelip de buralardaki güzelim yaylaları gezmemek, görmemek düşünülemez. Bir de program içerisindeki geziler, programın işleyişine hız katıyor. Yani geziden döndükten sonraki gün okumalar daha bir hız kazanmış oluyordu. Bu vesileyle geziler özellikle dikkate alınması gereken unsurlardandır.

İLK GEZİMİZ, AYDER YAYLASINA

Hüseyin Ağabeyler, yörenin yerlisi olarak bizi bilmediğimiz ve pek de gidilmemiş olan özel dinlenme ve piknik mekânlarına götürdüler. Ayder Yaylasından çok daha yukarılardaki piknik alanları oldukça bâkir yerlerdi. Piknik alanında yanıbaşımızda akan derenin sesi, yıl boyu kulaklarımızda çınlayacak cinstendi.

Özellikle de Şanlıurfa’dan katılanlar için Ayder Yaylasındaki görüntüler oldukça unutulmayacak cinstendi. Onun için de kardeşlerimiz, fotoğraf kayıtlarını bolca burada aldıkları manzaralar ile doldurdular.

Ayder Yaylası aynı zamanda pek çok sportif aktivitelere de oldukça müsait bir mekân. Onun için biz de pek çok arkadaşımızla kabiliyet durumuna göre aktiviteler yaptık. Bunlardan birisi de ata sporumuz güreşti.

Hatta küçük çaplı bir futbol ve dağ eteklerinden dik yamaçlardan kayma yarışmaları yapıldı. Tabiî kendini kontrol edemeyip, tepe takla gidenler de yok değildi.

Ayder Yaylasından dönerken, Pazar ilçesinde bir deniz safhası da yaptık. Tabiî bütün aktiviteler içerisinde denize girmenin yeri oldukça farklı. Biz de ondan geri kalmadık. Hem de oldukça müsait ve güzel bir ortamda.

KARADENİZ BÖLGESİ PİKNİĞİNDEYİZ

Program içerisindeki ikinci gezimizi, Karadeniz Bölgesi ve Mezunları Pikniğine Uzungöl’e yaptık. Böylece bölgedeki ağabey ve kardeşlerimizle de tanışma, konuşma imkânı bulmuş oluyoruz.

Burada bize misafirler adına bir konuşma hakkı tanıyorlar. Biz de buradaki konuşmamızda, iman kardeşliğinin birlik ve beraberlik, dayanışma, müfritane irtibat ve muhabbet gibi kavramları gerektirdiği üzerinde durduk. Ve bu dâvete icabetimizin, müfritane irtibat dersinin uygulamasını yapmak anlamına geldiğini ifade ettik ve okuma programlarının artık hayatın bir vazgeçilmezi olduğu üzerinde durduk.

Ayrıca Uzungöl’de, program içerisinde geçen derslerin izlerini kardeşlerimizde görmek mümkündü. Derslerimizden biri, Sünnet-i Seniyye idi. Burada, "Her yaptığımız işte, Hazret-i Peygamberi (asm) yanı başımızda oturur düşündüğümüzde, o işteki tavrımız güzelleşecektir. Onu hep yanıbaşımızda hissettiğimizde, o zaman dilimleri ibadetleşiyor" demiştik. Bir kardeşimiz de ikindi namazını kıldıktan hemen sonra, kulağıma eğilip, ‘Ağabey, dikkat, Hazret-i Peygamber şu an yanımızdadır’ diyordu. Ben de, yaptığımız konuşmada, bu muhteşem ayrıntıya yer verdim ve ‘Şu an bu mütevazî topluluğun içinde, Hazret-i Peygamber (asm) bulunuyor’ dediğimde, duygusal anlar yaşandı.

Hakikaten de böyle imanî sofralarda Hazret-i Peygamberin (asm), Hazret-i Üstad’ın olmaması düşünülemez.

UZUNGÖL'DE, İNSAN OLMANIN

HAZZINI YAŞIYORUZ

Bu program sonrasında Uzungöl’ü yakından tanıyoruz. Uzungöl, gerçekten Rabbimizin san'at harikalarından bir mekân. Bu mekân, insanın pek çok uyuyan duygularını uyandırıyor ve insanı tefekküre sevk ediyor. Özellikle arkadaşlarımızın kaydettikleri fotoğraflar, hayata derin izler bırakacak nitelikte idi. Bu programın ve etrafında olan gezilerin, hayat boyu kardeşlerin hayatlarında derin izler bırakacağı anlaşılıyordu.

Uzungöl dönüşünde Bursa’da yaşayan Paşalıoğlu ile Rize’ye dönüyoruz. Dönüş yolunda Sultan Murat Köyünde bir şehitliğin olduğunu öğreniyoruz. Epey bir tırmanma şeridinden sonra, Sultan Murat Köyüne ulaşıyoruz. Burada akşam yemeği hazırlıklarından sonra, biraz ilerideki şehitliğe hareket ediyoruz. 75 şehit, başlarında komutanlarıyla birlikte bu toprağı nuranîleştirmişlerdi.

Doğrusu şehitliğe girer girmez bütün kardeşlerimizin hissettiği bir şey oldu. O da şehitlerin bizi mânevî esintileriyle karşılamaları idi. Çünkü bir anda biz büyük bir mânevî rahatlık hissettik. Duygularımız hareketlendi. Duâlar ettik. Onlar bu vatanda maddî şehitler, Nur Talebeleri de talebe-i ulum olarak mânevî şehit yolunda ilerlemekte idiler.

Sonra öğreniyoruz ki, buradaki şehitler, Rus savaşında, yanlış istihbarat sonucu bizim askerlerimiz tarafından topçu atışlarıyla şehit olmuşlar. Allah hepsinin mekânını Cennet etsin ve bizleri de onların şefaatlerine mazhar etsin.

Rize Hemşin’e, son günümüzü burada geçirmek üzere geri dönüyoruz. Doğrusu buralardan ayrılmak kimse için kolay olmuyordu. Fotoğraflarımızı, bu karelere zaman zaman dönmek üzere kaydediyorduk.

Şükran, Türkan ablalar ve Hüseyin ağabeylerle tekrar görüşmek dileklerimizle helâlleşiyoruz.

"Ne olur konağımızın hiç değilse temizlenmesi için kullanılmak üzere alın" diye takdim ettiğimiz ücreti, "Biz kardeşlerimize bir hizmette bulunamadık, onlara gittiğiniz yerlerde bu paraya bir yemek ısmarlayın" diyerek, bunca manevî kazanımların yanında maddî ücretlerin oldukça basit kaldığı dersini bize veriyorlardı.

Programa katılanlardan tek tek geri dönüşüm düşünceleri aldık. Başarılı olunan noktalar, olması gerekenler, geliştirilmesi gerekenler bir bir ifade edildi. Ama geri dönüşüm notlarından en dikkat çekeni ise, programın oldukça dolu ve neşe içerisinde geçmesini ifade edenler idi. Tabiî tanışmaların, konuşmaların verdiği sıcaklıklar da notlarda gereken ifadeleri bulmuş. Özellikle gençlerin çalışılmış dersler olarak eğitimcilerin yaptıkları derslere notlarda geniş yer vermeleri dikkat çekici.

SÜMELA MANASTIRI'NIN HATIRLATTIĞI

Gidişimiz gibi dönüşümüzü de renklendirmek istiyoruz. Farklı şehirler görerek gezi mekânlarını tefekkür etmek istiyoruz. Bu vesileyle Trabzon’da Sümela Manastırına uğruyoruz.

Manastırın kuruluş amacı kadar, kurulduğu yer de apayrı bir özellik arz ediyordu. Dinini yaşamak isteyen insanlara hiçbir şeyin mani olamayacağının tarihî bir vesikası gibiydi burası.

Üniversiteli kıymetli Yunus Emre, Ender, Burak ve Semih kardeşimizle burada yollarımız ayrılıyor. Kardeşlerin birbirleriyle kucaklaşmaları görülmeye değer bir manzara idi.

Yolculuğumuz boyunca, Gümüşhane, Bayburt şehirlerinin de havasını teneffüs ediyoruz.

DÖNÜŞ YOLUNDA ERZURUM'DAYIZ

Erzurum’da yine Nur kardeşlerimiz bizi karşılıyorlar. Kardeşlerimiz dershanelerimizde ve evlerde bizi ağırlıyorlar. Bu özellik bu memleketin bir karakteristiğidir. Misafirin özel konumu bu memlekette aynı. Bir de, aynı dâvâda kardeşler misafir olunca, yaklaşım daha bir hassasiyet kazanıyor.

Ertesi sabah, öğleye kadar Erzurum’u geziyoruz. Yakutiye Medresesi, Çifte Minareli Medrese, Kümbetler, Ulu Cami gibi tarihî mekânlara bir bir uğrayıp bilgiler topluyoruz.

Erzurum’un tarihî kimliği adeta insanların simalarına yansımış bulunuyor. Çay ocağı önünde çay içen dadaşlar bizimle kardeşane selâmlaşıyorlar ve sımsıcak gülümsüyorlar.

Erzurum’un tarihte yaşadıkları şehir merkezine adeta nakşedilmiş. Savaş figürleri, yaşanan tarihî hatıralar, Nenehatun olgusu insanlara adeta işlek caddelerde kendi varlığını ve mücadele güçlerini hissettiriyor. Bu hassasiyet dünün unutulmamasını sonuç veriyor.

Çok güçlü duygularla ayrılıyoruz serhat şehrimiz Erzurum’dan. Burada özellikle dershanede kardeşlerine hizmet etmekten zevk alan Nur Talebelerini ve kardeşlik duygusunu gençlere çok iyi nakşeden Dr. Ömer kardeşimizi ve şu an okuyucularımızdan duâlar bekleyen Gürbüz Dinçer Ağabeyimizden bahsetmeden geçemeyeceğim.

Erzurum’dan tatlı hatıralar toplayarak, Şanlıurfa’ya geri dönüyoruz.

Sırada Bingöl şehrimiz var. Tabiî yol güzergâhında pek çok tatlı özellikleri olan ilçelerden geçiyoruz.

Ve Diyarbakır’a geldiğimizde artık gezimizin sonuna geldiğimizi hissediyorduk. Çünkü bazı kardeşlerimiz buradan kendi şehirlerine ayrılıyorlardı. Onlarla kucaklaşırken tatlı bir birlikteliğin izleri kendini gösteriyordu.

Ayrılanlar, bir dahaki programlarda görüşmek üzere kaydı düşmeden edemiyorlardı.

TÜRKİYE'Yİ, BİN KEZ DAHA SEVİYORUZ

On günlük Rize okuma programının bize hissettirdiği bir şey daha oldu. O da, bir şehrimizde 40 derecelerde sıcaklık yaşanırken, başka bir şehrimizde aynı tarihlerde sağanak yağmurlar vardı. Özellikle Kaçkar Dağları ile Erzurum’un Palandöken Dağlarına bakıldığında karlı görüntüleri değerlendirmek mümkündü.

Şimdi Uzungöl yakınlarında, Sultan Murat Köyündeki bir dağ yamacında yatan 75 şehit ve komutanlarını daha iyi anlıyoruz.

Risâle-i Nur okuma programımız bir sonuç daha veriyor ki, Türkiye’yi ve Türkiye’de yaşayan bütün insanları bir kez daha çok seviyoruz.

Bir başka programda görüşmek ümidiyle.

—SON—

18.07.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.07.2009) - Şehirler, mâneviyâtla şekilleniyor

  (16.07.2009) - Kudsî bir bağ: İMAN AKRABALIĞI

  (15.07.2009) - Her okuma programı, bir yenilenme hareketidir

  (12.07.2009) - Gücün, aştığın engeller kadardır

  (04.07.2009) - Pozitiflik bir düşünce dönüşümünün mükâfâtıdır

  (30.06.2009) - Sevmediğiniz insan (varlık) sayısı kadar, negatif enerji taşıyorsunuz demektir

  (20.06.2009) - Allah’ın dağına Nemrut Dağı demişler; artık o, Haşmet dağı

  (13.06.2009) - Dünya bozulmuş diyenin, dünyası bozulmuştur

  (06.06.2009) - Her toplantı bir toparlanma vesilesidir

  (30.05.2009) - Her şeyin aksini düşünmek, insanı ‘aksi’leştirir

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.