Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Tuhaf zamlar |
Başbakanın aylardır “Teğet geçecek” dediği krizin daha da derinleşerek devam ettiği; üretim ve istihdamdaki azalış ve işsizlikteki artış rakamlarıyla ürkütücü boyutlara ulaştığı bir sürecin ardından, son birkaç ayın göstergeleri “Galiba nihayet dibi gördük ve yavaş da olsa yükselişe geçiyoruz” dedirtmeye başlar gibi olmuştu. Gerçi yine de ihtiyatlı değerlendirmeler ağır basıyordu. Merkez Bankası Başkanının “Tünelin ucunda bir ışık görünüyor, ama çıkışı mı gösterdiği, yoksa üzerimize gelen kamyona mı ait olduğu henüz belli değil” sözü bunlardan biriydi. Aynı şekilde yine Durmuş Yılmaz’ın “Yokuş aşağı gidiş devam ediyor, sadece biraz hız kesti” beyanı da, bu yorumunu destekler nitelikteydi. Ve söz konusu temkinli değerlendirmeler, iş dünyasında da büyük ölçüde destek buldu. Kriz ortamının devam ettiği, çıkışın da pek öyle kısa sürede gerçekleşmesinin beklenmemesi gerektiği noktasında genel bir kanaat birliği oluştu. Tam da böyle bir aşamada, bu yılın ilk altı ayındaki bütçe açığının, geçen yılın aynı dönemine göre 13 kat arttığını, bütçe gelirlerinin düştüğünü, faiz dışı fazlanın neredeyse sıfırlanmaya yaklaştığını, faiz yükünün de üçte bir oranında ağırlaştığını ortaya koyan Maliye Bakanlığı verileri, ekonomide ciddî bir sıkıntıya işaret ediyor. Son günlerde, halkın bütçesine yeni yükler getirecek şekilde yapılan fâhiş zamlar bunun ifadesi. Enerji Piyasası Denetleme Kurulunun epeyce uğraştıktan sonra “tavan fiyat” sınırı koyarak güç belâ bir miktar aşağı çektiği benzin fiyatlarının bir kalemde yeniden eski yüksek seviyelerine yükseltilmesi ve pasaport, ehliyet gibi “değerli kâğıt” ücretlerinin alışılmadık biçimde yıl ortasında yarı yarıya arttırılması normal mi? (Yoksa EPDK'nun tavan fiyatı, son zam için hazırlanmış bir mizansen miydi?) Bir taraftan “piyasayı canlandırabilmek” için birçok sektörde ÖTV indirimine giden ve bu indirimlerin süresini uzatan hükümet, diğer taraftan akaryakıttaki ÖTV oranını bir çırpıda yüzde 10 yükseltmek suretiyle ne yapmaya çalışıyor?
Babacan-Şimşek ikilemi ve Erdoğan Dışarıya 74 kuruşa sattığı benzini, içeride, üzerine bindirdiği fâhiş vergilerle dört katından fazla bir fiyata satıyorken, yeni zamlarla fiyatı daha yukarılara taşımanın nasıl bir mantığı var? Demek ki işler iyi gitmiyor. Borçlar katlanarak artarken gelirler düşünce, bütçe açığı da katlanıyor. Ve açığı kapatma işi yine halka yükleniyor. Ama her zaman olduğu gibi yine ona sorulmadan, onayı ve rızası alınmadan. Ne oluyoruz? 29 Mart öncesi AKP hükümetlerinin dillere destan Maliye Bakanı Unakıtan, ABD’de yapılan kalp ameliyatıyla tıkalı damarlarını açtırıp döndükten sonra “Daha güçlü bir enerjiyle göreve devam için hazırım” mesajları verdiği halde, revizyonda kabine dışı kalıp, yerini dışarıdan gelme Mehmet Şimşek’e bırakmıştı. Bu duruma ciddî şekilde içerlediği söylenen Unakıtan, geçtiğimiz haftalarda gazetecilerle konuşurken Başbakana da göndermeler yaptığı üstü örtülü sitem ve eleştirilerde bulunurken, reel ekonomideki ciddî sıkıntıya da dikkat çekmişti. Unakıtan piyasadan gelen bir isimken, halefi Şimşek, kariyerini dışarıda, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarında yapan, ekonomiye o pencereden bakan, reel sektöre ve sorunlarına aşina olduğu söylenemeyecek bir kişi. Unakıtan’ın da zaman zaman esnaf başta olmak üzere reel sektörü fazlasıyla bunaltan icraatı olmuştu, ama pratik çözüm ve uygulamalarıyla bunları bir ölçüde telâfi etmeyi başarabilmişti. Görünen o ki, ekonomiye bakışında IMF ve uluslararası aktörler daha fazla ağırlık taşıyan Şimşek’in karar ve uygulamalarında, reel sektörün ve halkın sıkıntıları pek umursanmayacak. Kabinede reel sektörün temsilcisi gibi gözüken Ali Babacan bir tarafta; IMF taleplerini öne çıkardığı gözlenen Mehmet Şimşek diğer tarafta. Peki, Başbakan bu denklemin neresinde? 18.07.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (17.07.2009) - Men dakka dukka (16.07.2009) - Yine HSYK krizi (15.07.2009) - Darbe ve demagoji (14.07.2009) - Darbelerle hesaplaşmak |