Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Men dakka dukka |
Haftalarca devam eden “belge” fırtınası, Albay Çiçek’in 18 saat tutuklu kalıp bırakılmasından ve Genelkurmay’ın haftalık basın brifinglerine, Ağustos başındaki YAŞ toplantısına kadar ara vermesinden sonra, askerî cenaha bakan yönüyle şimdilik “dinmiş” görünüyor. Ama oradaki “sükûnet,” gerilimin yargıya taşınmasıyla “denge”leniyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda tırmanan Ergenekon krizi ve AYM’ye yapılan başvuru bunun işaretleri. Belge tartışmasının doğurduğu önemli sonuçlardan biri olan “askere sivil yargı” kanunu CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürüldü. Bakalım, AYM ne zaman ne karar verecek? Tartışmanın geride kalan hararetli safahatında Genelkurmay Başkanı konuyu MGK’ya taşıyacaklarını söylemiş; öyle de yapmış ve kuruldan, “Devletin kurumlarını yıpratmaya yönelik beyan ve yayınlar ülkeye fayda getirmez” şeklinde, CHP’yi tatmin etmeyen bir mesaj çıkmıştı. Sonrasında ise, yine CHP’nin “gece yarısı sivil darbe” olarak nitelediği “askere sivil yargı” yasası Cumhurbaşkanı tarafından onaylanırken, Gül, hükümetten, yasayla ilgili tereddütleri giderecek ek düzenlemeyi “ivedilikle” yapmasını istemişti. Bu “ivedilik” için Toptan, milletvekillerinin yeni Meclis Başkanını seçmek üzere toplanacakları 4 Ağustos tarihine işaret ederken, Arınç ağırdan alan bir tavır sergileyip “gerekirse” kaydı da koyarak, yeni yasama dönemini telâffuz etti. Bu hengâmede AYM elini çabuk tutarak, bütün bu takvim ve programları alt üst edecek bir iptal ve yürürlüğü durdurma kararı verebilir mi? Ve kimi hukukçuların ifade ettiği gibi, böyle bir karar verilse bile, artık eskiye dönüşün kesinlikle mümkün olmadığı bir durum oluştu mu? Gelişmeleri bekleyip neticeleri göreceğiz.
Psikolojik harekâtta ters dalga Ama şunu söylemek her halde yanlış olmaz: Bu tartışmalar, askerî cenahta yaşanan çok yönlü sancının giderek derinleştiğini gösteriyor. Bu süreç, bir arınmayı da beraberinde getiriyor. Son dönemde “özel hayat” gerekçeli üst düzey general ve amiral istifalarındaki dikkat çekici artış, bu değişimin, belge, v.s. tartışmalarından bağımsız önemli bir boyutunu ortaya koyuyor. Bilindiği üzere, son YAŞ ihraçlarındaki gerekçeler arasında gayri ahlâkî davranışlarla uyuşturucu kullanımı gibi sebepler de yer almaktaydı. Sıklaşan general istifalarında da gayri ahlâkî ilişkilerin telâffuz edilmesi hayli düşündürücü. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, Org. Başbuğ’un, “kâğıt parçası” olarak nitelediği belgeyle ilgili tartışmalara tepkisini dile getirirken söylediği “TSK’ya karşı asimetrik bir psikolojik harekât yürütülüyor” sözünün çağrıştırdıkları. Bu söz, Albay Çiçek’in görev yaptığı Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığının, evvelce Psikolojik Harekât Daire Başkanlığı adı altında faaliyet gösterdiği bilgisiyle birlikte değerlendirince daha da ilginçleşiyor. 2005 Nisan’ında gerçekleşen söz konusu isim değişikliği sonrasında askerî kaynaklara atfen, “Birimin adının değişmesi, psikolojik harekâta son verileceği anlamına gelmiyor, bu işlev aynen devam edecek” şeklinde açıklamalar yapılmıştı. Onlara göre bu değişikliğin gerekçesi, psikolojik harekât tabirinin, halkın orduya bakışını olumsuz etkileyen bir imaj oluşturmuş olmasıydı. Daha sonra içlerinden biri yine Albay Çiçek’in imzasını taşıyan yeni fişleme ve andıçların kamuoyuna yansıması, başlangıçta söylendiği gibi eski işlevin devam ettiğini; ama öngörülen amacın tam tersine geri teptiğini gözler önüne serdi. Taraf'ın “AKP ve Gülen’i bitirme planı” başlığıyla yayınladığı “belge” ise gerçek mi, sahte mi olduğu tartışmalarının ötesinde bir sonuç üreterek, kendi halkına karşı yıllarca çok kapsamlı psikolojik harekâtlar yürütmüş olan Genelkurmay’ın “asimetrik psikolojik harekât”tan şikâyet ettiği bir noktaya gelindiğini gösterdi. Ne demişler: Eden, bulur... 17.07.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (16.07.2009) - Yine HSYK krizi (15.07.2009) - Darbe ve demagoji (14.07.2009) - Darbelerle hesaplaşmak (09.07.2009) - Değişen birşey var mı? |